Selâhaddin Çakırgil
Küfürlü konuşan ve yazanlar, nasıl bir ‘alçak'tırlar?
Büyük sosyal karışıklıklarda azmettirici söz ve eylemleriyle yüzlerce insanın ölümü ve yaralanmasına zemin hazırlamakla suçlanıp, tutuklu sanık olarak yargılaması süren bir siyasetçinin refikası için ‘sosyal medya’ denilen bataklıkta yazılan en alçak küfür sözleri, gündeme oturuverdi.
Bu kişinin kimliği hemen belirlenmiş ve yakalanmış.. Ama, mahkeme ifadesini aldıktan sonra serbest bırakmış!!.. (Bu da yargı sorumsuzluğu.. O yargıçlara, o şerefsiz laflar değil, meselâ, hafif bir saygısızlık gösterenleri, kaç ay zindanda tutarlar, tahmin edilebilir. Adâlet Bakanı da, ‘HSK’ (Hâkimler- Savcılar Kurulu) da bu konuya eğilmelidirler.)
Cezaevinde olan bir kişinin hayatı kadar, şeref ve namusu da devletin koruması altında olduğundan, Adalet Bakanı’nın bu konuya tepki vermesi doğrudur, ama yetmez. Umûmî ahlâk ve âdâb-ı muaşeret kuralları herkesi derinden tehdit etmektedir. Bu sosyal çöplüğün temizlenmesi için kanunî düzenlemeler âcilen gerekiyor. Bu sorumluluk İktidar Partisi’nin üzerindedir.
Böyle küfürlü yazıları yazanlar, her kim için yazmış olurlarsa olsunlar, şeref ve namustan nasibi olmayan alçak kişi’lerdir.
*
Küfür, arabça ‘k-f-r’ kökünden gelen bir kelime, ‘kâfir’ de öyle.. Ama, tek bir mânâda kullanılmamaktadır. Arabçada bir şeyin üstünü kapatan mânasında kullanıldığından ‘çiftçi’lere de, tohumu ekip, üstünü toprakla örttükleri için, ‘kâfir’ ve büyük ‘Çiftlik’lere de, ‘kefer’ denilir.
Ama, İslâm ıstılahatında/ terminolojisinde, kâfir, (ve çoğulu olan) kuffâr /(kâfirler) aynı zamanda, ‘Hakikati gizleyen, örten, reddeden.. İslâm’a düşman’ mânâsındadır da..
Ancak, ‘küfür’ kelimesi türkçede, ayrıca, cinsî ‘imâ’lar kullanılarak sövmek, hakaret etmek mânâlarında da kullanılıyor.
*
Maalesef, tiyatro gösterilerinde, sinema filmlerinde, radyo ve tv. yayınlarında müstehcen kelimelerin sıkça kullanılması, bazılarınca düşünmeden gülünecek stress atma yolu olarak görülüyor; hele de yeni nesiller, bu durumu tabiî bir şeymiş gibi algılamaya başlıyor.
Nitekim, ‘K. Sunal’ isimli bir müteveffâ kişinin pornografik- müstehcen konuşmalarla dolu filmlerinin, yüksek sosyeteden gecekondularda yaşayanlara kadar çok geniş bir yelpazede 30-40 yıldır yaygın şekilde izlenmesi düşündürücü değil mi?
Bu müteveffâ kişi bile, son röportajlarından birisinde, kendisinin sosyoloji kürsülerinde bir doktora tezi olarak incelenmesi gereken birisi haline geldiğini söylemişti. Bugün, sanıyorum o kişi bile çok geride kalmış, aşılmıştır!
Yüksek sosyetenin bol küfürlü tiyatrolara ve filmlere daha fazla rağbet ettikleri ve ne kadar müstehcen olursa o kadar çok güldükleri bilinmiyor değil.. Ve müstehcenlik /pornografi, güzel san’atlarda, edebiyatta en geçerli bir çirkinlik halinde.. Hattâ, bazı ünlü ‘müennes’ yaratıkların bile, en çirkin kelimeleri ‘tweet’ ve diğer iletişim kanallarında açıkça yazmaları da bir ayrı konu..
*
Buna bir de, ‘İslâmî sohbet’ adı altında vaaz ettiklerini sanan bir takım kürsü veya ekran gülü soytarıların müstehcen lafları nükte diye dile getirmeleri daha mı az bir çirkinliktir?
Kezâ, ‘sosyal medya’da yazdıkları eleştirilerde, ‘İslâmî kimlikli’ oldukları intibaını veren kimselerin bile, ağızlarını ve beyinlerini frenleyemeyip sunturlu küfürleri yazmalarına ne demeli? Hele de, ilâhiyat eğitimi alan bazılarının bile kızgınlıklarını ifade etmek için küfürlü konuşmalarına şer’î cevazlarının olduğunu söylemeleri, daha bir facia..
*
Dahası, pazarlarda, caddelerde, iş yerlerinde, parklarda, genç- yaşlı her yaş gruptan nicelerinin, çevrede aile ve çocuklar var mı diye bir kontrole bile gerek duymadan, cinsiyet organları ağızlarında olarak konuşmaları; bir başka sosyal facia.. Kibarca hatırlattığınızda, ‘Farkında değildim, affedersin!’ diyenler bile yok; ‘Bize terbiye dersi mi veriyorsun?’ diyenler ise yozluğu ayrı bir çukurluk durum..
*
Toplum olarak ağızlarımızı ve zihinlerimizi temizleyemiyecek miyiz?