"Kur"an"ın Gölgesi"nden, Servet ve İktidarın Gölgesi"ne..."
Din, bugün "islamcı"ların elinde "yeni zengin sınıf"ın lehine kullanılan bir propaganda aracı haline gelmiş bulunuyor.
ATİLLA FİKRİ ERGUN/'Kur'an'ın Gölgesi'nden, Servet ve İktidarın Gölgesi'ne...
Eğip bükmeden konuşmak zor iş. İki arada bir derede kalıyor insan. Dostlarıyla düşman oluyor. Elimde olsaydı "eski dostlar"ın hoşuna gidecek şeyler söylerdim, lakin mümkün değil. Bu vesileyle eleştirel aklı ön plana çıkarmaya ve itiraz etmeye devam edeceğimizi açıkça belirtmiş olalım.
ABD ve NATO'ya hizmet amaçlı başlatılan "İslamcı kampanya" tezvirat üzerine kurulu. Yalanın, dezenformasyonun, iftiranın bini bir para. Tam olarak bir maskeli balo organizasyonuyla karşı karşıyayız. "İslamcılık", "Şeriati-severlik", "devrimcilik", "vahdetçilik" bu baloda takılan maskelerden sadece birkaçı. Kampanyanın müdavimleri muhaliflere güç yetiremeyince küfre başvuruyorlar. ABD ve NATO güdümündeki Neo-Osmanlıcı dış politikaya destek veren "İslamcılar", Okyanus ötesinin paramiliter gücünü teşkil ediyorlar.
Zulmün "kutsallık" kisvesinin altına sakladığı zamanlarda itirazın ve eleştirinin adı "hainlik" oluverir. Bu yüzden NATO'cu kampanyaya itiraz etmenin, iktidarı, ABD ve NATO güdümündeki Neo-Osmanlıcı emperyal dış politikayı ve Okyanus ötesi eksenli Amerikano İslamcılığı eleştirmenin adı "İrancılık", "ulusalcılık" ve "solculuk". Eğer düşünüyorsanız, muhalifseniz, teslim olmayıp itiraz ediyorsanız tehlikelisiniz. Anlaşılan o ki, "İslamcılar" NATO'cu oldukları için herkesi kendileri gibi -cı, -ci, -cu, -cü sanıyorlar.
NATO'cular çok da pişkin. Bir yandan her türlü ihaneti işliyorlar, diğer yandan da İslam'ı babalarının malı zannediyorlar. İtiraz ve eleştiri karşısında "Bizim olana zarar geliyor" diye feryad-ı figan ediyor, tehdit ve hakaret yoluna başvuruyorlar. "Bizim olan(!)" Sanki pazardan satın almışlar. İhanet kampanyası deşifre edildiği için, "İslamcılar"ın sosyal medyada paylaşılan üç cümleyle iki resme bile tahammülleri yok. Açıkça ifade etmek gerekir ki, meyhanede içki içen adamlar bunlardan daha erdemli. En azından Kutsal'ı araç olarak kullanmıyor, oldukları gibi görünüyorlar.
Şu noktanın altını kalın çizgilerle bir kez daha çizmekte yarar var: ABD ve NATO güdümündeki Neo-Osmanlıcı emperyal dış politikanın hedefi İran. Yapılan her şey direniş hattını kırmak için. Pek tabii 6. Filo destekçilerinin ABD ve NATO hegemonyası adına İran'ı hedef almaları çok normal. Malum, ajanlık parayla değil; bunun birçok çeşidi ve yolu var. Amerikano İslamcıların bir kısmı paralı, bir kısmı da gönüllü ajan.
İçeride de durum farksız. İslamcılığın seküler ilâhiyâtı, toplumun mütedeyyin kesimini parti, cemaat ve örgüt liderlerinin, "hoca efendiler"in, iktidarın ve "yeni zengin sınıf"ın kulları haline getirdi. Hayatları boyunca sistem-dışı mücadeleyi benimsemiş olan, sistemin zulümlerine bulaşmayan, kirlenmeyen unsurlar dahi İslamcı geçinip iktidara yamanan saraycılar tarafından propaganda ve ikna yoluyla sistemin kendi iç hesaplaşmasında taraf haline getirilmiş durumda. Aynı ahmaklar şimdi Türkiye'de devrim oldu zannediyorlar. Oysa her şey "eskisinin" devamı; sadece aktörler değişti.
Hiç şüphesiz Din, onun hakkında konuşan çoğu kimse için bir maskeden ibarettir. Bunlar insanlığın düşmanlarıdır. Süslü cümleler kurarak Hakikat'in ölçüsü şeklinde algılanmak, insanları kendilerine bağlı kılmak, böylece maddî çıkar sağlamak ve egolarını tatmin etmek isterler. Bir kez aldanan öyle bir narkoz yemiş olur ki, bir daha ameliyat masasından kalkamaz!
Nitekim Din, bugün "İslamcılar"ın elinde iktidarın ve "yeni zengin sınıf"ın lehine kullanılan bir propaganda aracı haline gelmiş bulunuyor. Öyle yorumlar yapılıyor ki, akıllara zarar. Adam iktidara yamanacak. Yanlış anlamayın, "devrim" yapmak için(!). Çok akıllı ya, sistemi içeriden değiştirecek. Bunu başarmak için de
haliyle iktidardan ve "yeni zengin sınıf"tan yana olmak gerekiyor. Ama ona dinî bir meşruiyet zemini lazım. Karıştırıyor orayı burayı. Ne buldun? Hılfu'l-Fudul, Hudeybiye, Firavun'un sarayında imanını gizleyen adam, Hz. Yusuf. Biraz Kur'an, biraz da Siyer okumuş ya, malzeme bol(!). Biri çıkıp da sormuyor: Be zalim, iktidarın ve "yeni zengin sınıf"ın işlediği zulümlerle, senin de bu zulümlere ortak olmanla adı geçen örneklerin ne alakası var?
Bu noktada özellikle gençlere yönelik bir-iki şey söylemekte yarar var. Din, hakkında en az bilgiye sahip olunan, ama üzerinde en çok konuşulan konudur. İpe sapa gelmez yorumların mucidi olmak için okumak, düşünmek, araştırmak, bilmek, tanımak gerekmez; ağzınız varsa iş bitmiştir! Bugün "Müslüman aydın" olarak bildiğiniz "ağabeyler", yedikleri zeytinin o sofraya nasıl geldiğini dahi bilmezler, ama "kevnî ayetler"den söz ederler. Bırakın dünya tarihini İslam tarihinden dahi doğru düzgün haberdar değillerdir, ama kötülemedikleri tarihî şahsiyet yoktur. Usûl bilmezler, ama Kitap'tan "yeni" hükümler çıkarırlar. Manevî-ahlakî bir perspektifleri yoktur, ama İslam'ın siyasî-ideolojik boyutundan söz ederler. Böyleleri artık yüzsüz olmuştur!
Aynı şekilde bugün "büyük İslam âlimi" olarak bellediğiniz "hoca efendiler", sistemin tüm imkânlarından yararlanmak ve "yeni dönem"in dinî altyapısını oluşturmakla meşguller.
Unutmayın, falan hocanın, filan üstadın, feşmekân ağabeyin ne dediği değil, sizin hangi ölçüler çerçevesinde nasıl düşündüğünüz önemli. Aksi halde kiraladığınız düşüncelerin kölesi olmaktan öteye gidemezsiniz. Kaldı ki, okumaya ağırlık verirseniz, bugün İslam adına konuşanların çok da orijinal şeyler söylemediklerini göreceksiniz. Bu gök kubbe altında söylenmemiş söz varmış ve onu kendisi söylüyormuş gibi yapmak, kelimenin tam anlamıyla "entelektüel sahtekârlık"tır ve ne çare ki, ortalık bu tür sahtekârlarla dolu.
Merhum Seyyid Kutup "Kur'an'ın gölgesinde" demişti, bugünküler ise "servet ve iktidarın gölgesinde" diyorlar. İkisi de gölge, lakin biri felah, diğeri ateş! Zer, zor ve tezvir üçlüsünden oluşan çark şimdilik işliyor. Ancak hiç kimsenin ve hiçbir şeyin yarın için garantisi yok. Muhaliflerin sesi her geçen gün biraz daha fazla yükseliyor. Sistem-dışı bir muhalefetin sosyolojisi yavaş yavaş oluşuyor. İktidar ve iktidar yanlıları bunun farkında oldukları için karalama kampanyasına hız vermiş durumdalar.
Şahsen ben bugüne kadar hiçbir grubun, örgütün, cemaatin, partinin üyesi olmadım. Ancak bize "şucu, bucu" diyenlerin kahir ekseriyeti belli bir yapının içinden geliyor ve bunlar, çoğunlukla bir yerlere bağlı. Dolayısıyla bizim "şucu, bucu" olmamız mümkün değil, ama "İslamcılar"ın NATO'cu oldukları aşikâr.
Son olarak şunu söylemek icap eder ki, bu ülkede anti-İslamî bir gelenek oluştuysa, bu, tamamen İslam'ı kendi çıkarlarına alet edenlerin yüzünden. Dolayısıyla İslam'dan nefret edenlere söz söylemeden önce "İslam'dan nefret ettirenler"e bakmamız gerekir. Şu bir gerçek ki, İslam'ı bunların elinden kurtarmadıkça hiçbir zaman İslam'a hizmet etmiş olmayız!
İbrahimîlerle Nemrudîlerin, Musevîlerle Firavunîlerin, İsevîlerle Kayserîlerin, Muhammedîlerle Süfyanîlerin, Hüseynîlerle Yezidîlerin kavgası devam ediyor. Altına, gümüşe ve Saray'a karşı, ezilenlerin yanında... Safımız, tavrımız, duruşumuz, çizgimiz budur!
Umutla, itizalle ve devrimle"
mutezil.com