Kürtçeyi sokakta konuşanlara para cezası
Org. Başbuğ, Atatürk'ün "Türkiye halkı" cümlesinin devamını neden almadı? O cümlenin devamında ne vardı. İşte sarsıcı ayrıntılar...
Taha Akyol - Milliyet
'Türkiyeli' vatandaş?!
ORG. İlker Başbuğ'un gerçek bir açılımı yansıtan konuşmasında, Atatürk'e gönderme yaparak, "Türkiye halkı" kavramını vurgulamasındaki amacı bellidir: Milyonlarca Kürt vatandaşımızın da kendisini 'ait' hissedeceği bir tanım geliştirmek.
Başbuğ'un tezine katılın veya katılmayın, arayışındaki "metot" doğrudur: Toplumsal realitemizin çoğulculuğunu kabul ederek birleştirici bir tanım aramak...
Atatürk "devrimci" olduğu için, metodu da farklıydı; topluma uygun bir ulus tanımı değil, ulus tanımına uygun bir toplum yaratmak...
Atatürk Milli Mücadele'de 'millet'i "Yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir; hepsinden mürekkep anâsır-ı İslamiyedir" diye tanımladı. Bu yaklaşım Kürtlerin Milli Mücadele'ye katılmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri oldu.
Fakat zaferden sonra laik milliyetçilik dönemine girilmiş ve 'tanım' değişmiştir.
1930'lardaki tanım
Gazi Paşa, İzmir kapılarında yayımladığı iki beyannamede halka artık böyle İslami terimlerle değil, "Sevgili Türkiyeliler" diyerek seslendi! Bunu izleyen bütün beyannameleri "Büyük ve Asil Türk milleti" hitabıyla başlar.
Laik ulus devletin Eylül 1920'deki işaretleridir bu hitaplar.
Fakat 1930'larda, Avrupa'da gelişen ırk teorilerinin etkisini görürüz. Nitekim Sayın Başbuğ'un alıntı yaptığı Medeni Bilgiler kitabında Atatürk, "Türk milleti"ni tanımlarken, evet, "Türkiye halkı" diyor ama devam eden satırlarında "ırk ve köken birliği" vurgusu da yapıyor!
Milli Mücadele'deki "Kürt kardeşlerimiz", 1930'larda "Şark vilayetleri Türkleri" olarak adlandırılıyor. Dahası, devlet partisi CHP bölgedeki 13 ilde kendi örgütlerini kapatıyor! Kürtçeyi sokakta konuşanlara bile aşağılayıcı para cezası veriliyor!..
Ve, İktisat Vekili Celal Bayar, bölgeyi gezdikten sonra 1934'te Atatürk ve İnönü'ye sunduğu raporda, bu durumun ileride büyük bir "aksülamel" (tepki) doğurmasından kaygılandığını belirtiyor!
1960'lardan itibaren Kürt hareketi ortaya çıkacak, 12 Eylül'ü takiben 1984'te vahşi bir terörle patlak verecektir!
Bugün birleştirici kavramlar arıyoruz ve tarihi metinleri bu amaçla 'seçici' olarak okuyoruz.
'Vatandaş' kavramı
* Bugün, evvela, 'üniter devlet'ten asla vazgeçilemez. Etnik federasyonlar kan gölleri içinde yıkılmaktadır!
* 'Türkiyelilik' terimi yapay, masabaşı bir entelektüel kurgudur. Kimliksel kavramlarda bulunması gereken tarihi derinlikten ve duygusal sıcaklıktan yoksundur. Tarihte muazzam bedellerle sağlanmış kazanımların kaybedilmesi kaygısını yaratarak Türkçü milliyetçiliği tahrik edeceği gibi, Kürtçü milliyetçiliği de tatmin etmeyecektir.
* Önemli olan, birlikte yaşamak isteyen büyük Kürt vatandaş kitlesinin kendisini rahat ve 'ait' hissedeceği bir atmosferi, bir kalp açıklığını geliştirmektir. Bunun siyasi ve hukuki ifadesi, Anayasa'nın kurucu ilkeleri çerçevesinde liberal (bireysel) özgürlüklerdir.
* En tehlikeli sorunumuz, farklılıklarımızı düşman gibi görmemizdir. Kürtlerde dışlanma duygusu yaratan 'Türkçülük' söylemi, Türklerde tehdit duygusu yaratan Kürtçülük söylemi ve türbanlı kızlara "casus" diye bakan ayırımcılık... Bunlar "vatandaşlık" kavramına aykırı, hatta zıttır.
* 'Vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilik' kavramı doğrudur, demokratiktir, birleştiricidir.