Mezhep Savaşı Olmayacaktır

Mezhep Savaşı Olmayacaktır

Uzun zamandır Müslümanlar arasında mezhep savaşlarının başlaması ve İslam dünyasını sarması olasılığından bahseden birçok yazıyı okumaktasınız.

Hüseyin Taş

Bu konuda yazı yazan birçok kimse, temennilerini yazmaktadırlar. Bazı Müslüman yazarlar da tahminlerini yazarak başka bir yanlışlığı yapmaktadırlar

Türkiye'deki İslami eğilimli yazarların ve konuşmacıların, Suriye üzerinden yaptıkları yorumların mezhep düşmanlığını içermesi, İslam adına fazlasıyla moral bozucu bir durumdur. Mezhep düşmanlığı ifade eden yorumlarıyla İslam düşmanlarını sevindirmektedirler. Ancak bu düşmanlık ve tahrik dolu yorumların doğuracağı sonuçlar oldukça sınırlıdır. Kendilerini etkileyen yorumların kıymeti olmayacaktır. Mezhep savaşı ihtimaline karşı verilecek mücadelede ülkemizde İslami kesimin sorumluluk duymaması üzüntü vericidir. Dünyadaki gelişmelere katkı ve etkisi olmayanların zararları da kendileriyle, kendi bağnaz çevreleriyle sınırlı kalan yorumlarla yüz yüzeyiz.

İslam düşmanları ne kadar istese de Sünni ve Şii Müslümanlar arasında asla mezhep savaşları olmayacaktır. Bunun en büyük kanıtı; Irak'ta işgalden bu yana tekfirci intiharcıların on binlerce Müslüman'ın kanına girmesine karşın, bu komplo başarıya ulaşamamıştır. İntiharcı saldırganlarının mescitlerde, türbelerde ve Pazar yerlerinde Şii Müslümanları hedef alan saldırıları mezhep savaşlarını meydana getirememiştir. Çünkü bu saldırılara Şii Müslümanlar karşılık vermemişlerdir. Kör taassup ehlinin bu insanlık dışı saldırılarına karşılık bir tek Sünni camisine Şiilerce saldırılmamıştır. Olası mezhep savaşlarından medet uman büyük şeytan ABD, Suud ve gönüllü olarak intihar saldırılarını destekleyen ve görev üstlenen şer odakları ümitsizliğe kapılmış durumdadırlar.

Irakta binlerce kişinin intiharcıların saldırısı sonucu parçalanmış cesetleri, kan gölüne çevrilmiş türbeleri, pazar yerlerinde cesetlerinin parçalarını bile bulamayan bir halk (ki bunlar Şii Müslümanlardır) mezhep savaşlarına girmemişlerdir. İnsanlar binlerce insanlarını canice katledenlerin istediği yanlışa düşmemeleri çok büyük bir basiret ve İslami sorumluluk örneğidir.

Şii Müslümanlara karşı gerçekleştirilen bu intihar saldırılarına karşı, Sünnilerden intikam almak gibi bir yaklaşımın ortaya konmaması büyük bir basiretlilik ve erdemliliktir. Bu cinayetlerin Sünni ulema tarafından ciddi olarak mahkûm edilmemesine karşın, her olayın ardından Şii ulema vahdetten bahsetmiş düşmanın tüm kirli oyunlarını boşa çıkarmıştır. Ülkemizdeki Sünni ulemanın bu cinayetleri mahkûm etme ve önlenmesi için neler yapılabileceğiyle ilgilenecek durumları olmamıştır. Birçok konuda konuşan Sünni âlimlerin bu cinayetler konusuyla ilgilenmemesi düşündürücüdür.

Ulema önderliğinde hareket etmenin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bu olaylar ortaya koymaktadır. Şii Müslümanların en önemli özelliklerinden biri ulema önderliğinde hareket etmeleridir. Şia uleması da vazifesinin idrakinde olarak İslam ve Müslümanların selameti ve İslam'ın temel ilkeleri gereği intikamcı yaklaşımlara asla fırsat tanımadılar. Sünni dünya da ulema önderliğinde hareket edebilse ve etmesi gerektiğine inansa bu yanlışlıklar olur muydu? Halbuki hiçbir toplumda halka önderlik eden, halkın içerisinde olan ve halkın kabul ettiği âlim bu yanlışlıklara fırsat vermez.

Maalesef ki Sünni dünyada, ulemanın önderliği ya da ulemanın onayı olmadan yapılacak herhangi bir hareketin İslam'a göre yanlışlığını kabul eden dini anlayış etkin değildir. Keşke Sünniler de zamanımızın yaşayan Sünni müçtehitlerine uyabilecek anlayış sahibi olsalardı. Sünni toplumlarda şahsi kanaatleriyle hareket ederek çok sayıda cinayet işleyenler çıkmaktadır. Bu yanlış davranışların temelinde her fert ya da küçük grubun zamanın müçtehidine uymadan hareket etmesi yatmaktadır.

Dünya Müslümanları, Irak'taki cinayetler konusunda Şii ulemaya ve özellikle Ayetullah Sistani'ye şükranlarını sunmalıdırlar. Dünyanın dört bir yanından Sünni ulema ve aydınlar bu kadar bedel ödeyen ama asla yanlışa geçit vermeyen tutumlarından dolayı Ayetullah Sistani'yi selamlamaları gerekir.

Ayetullah Sistani, Irak'ta Şii halk üzerinde etkinliğini ortaya koyaraken İslam ve Müslümanların aleyhine düzenlenen entrikaları da boşa çıkarmıştır. Bu hikmetli yaklaşım, mezhep savaşlarının olmayacağının garantisidir. Bundan dolayı hiç kimse ne yersiz tahminlerini yazsın ne de mezhep savaşı beklesin.

Bir ülkede ulemanın ve aydınların siyasetin gerisinde kalmaları, istenen durum olmamasına rağmen, maalesef ki bizde bu bir gerçekliktir.

Mezhepler arası savaşları bekleyenler ve bunun için uğraşanlar şunu bilmelidirler ki Şia dünyasında Veliyy-i fakih İmam Hamanei ve Ayetullah Sistani gibi önder ve sorumlu ulema olduğu müddetçe mezhep savaşına asla fırsat verilmeyecektir. Allah'a hamdolsun ki bu komploları bertaraf edecek önderlere sahibiz. Mezhepler arası yakınlaşma ve vahdetin önünü, hiçbir fitneyle alamayacaklarını, tüm İslam düşmanları görüyor ve göreceklerdir.

İslam düşmanlarının mezhepler arası savaş ortam hazırlamak ve bağnaz çevreleri kışkırtmak suretiyle kendi planlarını gerçekleştirme peşinde olmaları garipsenecek bir durum değildir ve onlardan başka bir şey de beklenmez zaten. Onlar ne yaptıklarının farkındadırlar. Ama Müslüman yazar ve konuşmacıların bu gerçek karşısında mezhep savaşından bahsetmeleri basiretsizlik ve taasubun tezahüründen başka bir şekilde yorumlanamaz.

Herhangi bir mezhebin düşmanlığını yapanlar da İslam'a değil İslam düşmanlarına hizmet ettiklerini çok geçmeden anlayacaklardır. Herhangi bir mezhebe düşman olanlar da, etki alanlarının kendileriyle sınırlı kalacağı bir gelecekle yüzeleşecekleri kesindir.

Her Müslüman vahdet için neler yapacağına bakmalıdır. Ahrette hesap verirken, mezhepler arası düşmanlıkları yapmanın hesabının kolay olmayacağını düşünmelidirler.

Hüseyin TAŞ