Millet, Nasıl Bir Türkiye İstiyor?
Haftaya bugün ortaya çıkacak olan sonuçlar, milletin nasıl bir Türkiye istediğini ortaya koyacak.
Abdülkadir Selvi/ Yeni Şafak
Seçim izlenimleri
Trafik levhasında bir ok Halep'i, bir başka ok ise Gaziantep'i gösteriyordu.
İlk olarak merhum Özal'la gelmiştik Gaziantep'e.
Havaalanı gece ışıklandırması olmadığı için hava kararmadan ayrılmak zorunda kalmıştık.
Şimdi uluslararası bir havaalanı hizmet veriyor bölgeye.
Damı çardaklı evlerin arasından geçip sanayi şehri Gaziantep'e girmiştik, bu kez TOKİ konutlarının arasında... O gün de sanayisiyle ünlüydü Gaziantep, bugün de. Ancak 5'inci organize sanayi bölgesi dolmuş şimdiden, 6 ve 7'ncinin arayışları başlamış.
Bu şehre gelince Mayıs ayında Türkiye'nin ihracat şampiyonu olmalarındaki sırrı bir kez daha anladım. Çalışıyorlar, çalışıyorlar ve üretiyorlar. Geçmişte de bunları yapıyorlardı da bu kez dünya pazarlarına satmayı da başarmışlar. Uluslararası bir fuar vardı. O yüzden otellerde yer bulmak zordu.
Çok gelişmiş Antep...
Siyaset de çok gelişmiş ve kendi dilini oluşturmuş. Bölgede kendini hissettiren gerginlik burada yok. Centilmen bir yarışa tanık oldum.
Gaziantep'e gelince ilk olarak baklava salonlarına ya da kebapçılara koşmak geliyor insanın içinden. Karşı konulamaz bir duygu ile. Ama ben önce bir üniversiteyi ziyaret ettim. İki vakıf üniversitesi var şehirde. Zirve ve Gazikent... Gazikent Üniversitesi'ni ziyaret ettim, Harvard eğitimli rektör İbrahim Özdemir'le vahada açan çiçek gibi bir üniversiteyi gezdim.
Sonra demokratik açılımın başarılı örneklerinden 24 saat Kürtçe yayın yapan Dünya TV'nin stüdyolarını gezdim.
Kürtçe yayın yapan, Kürt kardeşlerimize hitap eden ve ama Kürtçülük yapmayan bir televizyon Dünya TV...
Ama asıl amacım siyasetin nabzını tutmaktı.
Meslektaşım Şamil Tayyar'ı nerede bulayım. NT mağazalarında kitaplarını imzalıyordu.
Gazetecinin siyasete girince, mutlaka kitaba, bilgiye ulaşan bir yol açmayı biliyor. Yoğun bir ilgi vardı. Kuyruğa girip kitabımı imzalattım. Milletvekili adayı da olsa ona Ergenekon'u soruyorlardı. En çok da "Bir numara kim?" sorusu geliyordu. Rock yıldızı gibi fotoğraf çektiren de çoktu.
Sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'le buluştuk. Esnaf ziyaretini izledim. Antep şivesine kolay adapte olmuş Hüseyin Bey.
İyi bir diyalog kurmuş.
Pratik bir insan. Sorunlara çözüm bulan tecrübeli bir politikacı Hüseyin Çelik. Bürokrasi ve siyaset üzerindeki ağırlığı, pratikliği ile birleşince stadyum ve ikinci raylı sistemin anlaşmaları yapılmış.
Bu yönü, sorunlar karşısında çözüm bekleyen Gaziantep'te Hüseyin Çelik'i önplana çıkarmış, şehir benimsemiş.
Gittiğim gün CHP lideri Kılıçdaroğlu şehirdeydi.
Van'da olduğu kadar değil ama Gaziantep'de de onu hedef aldı. Herhalde Başbakan'dan sonra ikinci sırada Hüseyin Çelik'e yükleniyor.
"Kılıçdaroğlu sizi niye hedef alıyor" diye sordum. "Ben onun kimyasını bozuyorum. Aynı seviyede değil ama ona yakışan bir seviyede cevabını veriyorum" dedi.
Sonra siyaseti konuştuk. En çok da 13 Haziran günü ile birlikte başlayacak olan "Yeni Türkiye"yi ve bu döneme damgasını vurması gereken "yeni anayasayı."
Gaziantep'ten sabah saatlerinde ayrılıp, Nurhak Dağları'ndan kıvrıla kıvrıla inen yollardan, baharın tüm güzelliğini üstünde taşıyan ovaların, dağların arasından geçerek İskenderun'a geldim.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le buluşmak için.
Bu dönemde siyasetçiyi ancak seçim çalışması sırasında yakalıyoruz.
İki şeyin peşinde koşuyorum.
Bir- reform süreci devam edecek mi?
İki- Yeni anayasanın perspektifi ne olacak.
HSYK ve 367 krizleriyle boğuşan, parti kapatmaların siyasetin tepesinde, "Demokles'in kılıcı" gibi sallandığı bir Türkiye'ye "Anayasa değişikliği"ni kazandıran bir isim Sadullah Ergin.
Çok uzun bir Adalet Bakanlığı yapmadı ama çok kalıcı bir yargı reformuna imzasını atmayı başardı.
Yelken klübünde konuştuk Sadullah beyle. O sırada çocuklar küçük yelkenli tekneleriyle, eğitmenlerinin nezareti altında denize açılmaya çalışıyorlardı. Onlar o küçük teknelerini denize çıkardılar ve cömert bir rüzgar esti, minicik yelkenliler Akdenize açılmaya başladı.
"Bir günde Türkiye'nin yelkenleri böyle dolacak mı?" diye sordum.
Türkiye'nin geleceği konusunda umutluydu Sadullah bey. "Dolacak hiç kuşkum yok" dedi.
Her anayasanın bir perspektifi var. 12 Eylül Anayasası insanı tehdit olarak gören güvenlik perspektifi ile hazırlanmıştı. Yeni anayasayı sordum. "İnsan odaklı olacak" dedi. "Özgürlükçü bir anayasa olacak" diye ilave etti.
Sadullah beyin anlattıklarından AK Parti'in yeni anayasa çalışmalarına başladığı ve mesafe aldığını anladım. Perspektifi belli ama şeklini tüm partilerin katılımı ile vermeyi amaçlıyorlar.
Tüm bunların olup olamayacağını ise haftaya bugün ortaya çıkacak olan sonuçlar tayin edecek.
Bu kez de millet nasıl bir Türkiye istediğini ortaya koyacak.