Mısır'da İslamcılara Savaş Açılıyor

Mısır'da İslamcılara Savaş Açılıyor

Biz, Dr. Mursi’nin attığı adımlar ve aldığı kararları destekliyor ve savunurken, onu diktatörlükle suçlamaya kalkanların da hazımsızlıklarından...

Ali Ammar / Velfecr

İran ve Mısır'da Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Ortak Nokta

İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla, Tahran'da organize edilen gösterilerde, İslam Cumhuriyeti nizamı ve İslam İnkılabı rehberliğini hedeflerine koyan muhaliflerin nizamı ve rehberi "diktatörlük"le suçladıklarını hatırlıyoruz.

Ülkemizdeki bir takım İslamcılar ve İran uzmanı olarak nam salan birtakım şahsiyetlerin, İran'daki muhaliflerin attığı sloganları savunur anlamda derin derin analizler yaptıklarını, İslam İnkılabı rehberliğini yıpratma hevesinde olanların, bu rehberlik makamını otoriter ve totaliter güç olarak tanımladıklarını, hatta, meseleyi mezhebi argümanlarla sunmaya çalışanların, İran'daki baskıcı bir Şii yönetimin bulunduğunu ileri sürdüklerini de hatırlıyoruz"

Öyle ki, velayet-i fakih makamına yönelik "diktatöre ölüm" sloganları atıldığında birileri burada ellerini ovuşturuyor, sevinçlerini her halleriyle ortaya koyuyor, bu muhalefetin İran'ı özgürleştirme (!) çabalarına el açıp dualarıyla katılıyorlardı".

Mısır'a gelince".

Mısır'da Firavun Hüsnü Mübarek rejimi Tahrir meydanını dolduran yüz binlerce devrimcinin "halk düzenin yıkılmasını istiyor" "Mübarek defol" sloganlarıyla yıkılıp gitti. Bu devrim bütün İslam dünyasının engin bir sevinç ve coşkuyla karşıladığı bir devrimdi. Tahrir meydanı da, tarihe en büyük devrimlerden birini sembolü olarak geçti.

Mısır'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, İhvan-ı Müslimin hareketinin adayı Dr. Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçilince, hem Mısır halkı, hem de dünya Müslümanları Arap aleminin en büyük kalesi olan Mısır'a İslamcı bir cumhurbaşkanının gelmesini kutluyordu"

Dr. Mursi'nin seçimlerdeki rakibi Ahmet Şefik, Mübarek rejiminin adamıydı. Ayrıca Mübarek rejimine muhalif olup da siyasi çizgileri sol, liberal, ulusalcı akımları temsil eden siyasi parti ve gruplar, Mısır'da etkin güçler olarak yerlerini almıştı.

Dr. Mursi, cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra, ilk iş olarak feshedilen Parlamentonun yeniden açılması ve kaldığı yerden çalışmalarına devam etmesini istedi, buna Yüksek Askeri Konsey ve Yüksek Yargı karşı durarak, Mursi'nin bu kararını engelledi.

Daha sonra, Mısır'da yeni yönetimi etkisizleştirmek için her yola başvuran Mısır Başsavcısını görevden alan Mursi, burada da engellendi.

Sonunda Mursi aldığı yeni bir kararla, yetkilerini genişletip yargıya da bir çeki düzen vermeye kalkınca, ülkedeki liberal, sol, ulusalcı partiler ve gruplar Mursi'ye topyekün başkaldırarak devrim sonrasında en büyük protesto gösterilerini başlattılar. Azgınca süren bu protesto gösterilerinde, bazı kentlerde İhvan-ı Müslimin bürolarına da saldırarak ateşe verdiler.

Protestocular Dr. Mursi için "Mısır'ın Yeni firavunu" "diktatör" tanımlamasını yaparken, Mübarek rejiminin devrilişi sırasında Tahrir meydanında atılan sloganlar şimdi de cumhurbaşkanı Dr. Mursi'ye karşı atılıyor"

Kuşkusuz ki bu durum, Mısır'da İslamcılara, özelde de İhvan-ı Müslimin hareketine yönelik yerel ve uluslar arası bir komployu ifade ediyor. Çünkü protestocuların İhvan merkezlerine saldırıp ateşe vermeleri, bir yönüyle "İslamcılara açılmış savaş" görüntüsünü veriyor.

Mısır'da Mübarek rejiminin devrilmesinin ardından ortaya çıkan bu tablo, Mısır'da İslamcıların iktidarla sınavında karşılaştıkları en büyük meydan okuma anlamına geliyor.

Şimdi de İhvan-ı Müslimin mensupları Dr. Mursi'yi savunmak için meydanlara çıkıyor. Elbette, meydanlardan ve sokaklardan Mursi'nin cumhurbaşkanlığına yönelik bu meydan okumaya karşılık, İhvan'ın da Mursi'nin yalnız ve sahipsiz kalmadığını göstermesi gerekiyordu.

Bu durum Mısır halkı arasında politik ayrışmayı derinleştirebileceği gibi, ülkeyi iç savaşın eşiğine de getirebilir.

Eğer Mursi, bu meydan okumalar karşısında geri adım atacak olursa, bu durum İslamcı bir yönetimin siyasi zafiyeti olarak görülecek, kararlılığını sürdürecek olursa da, siyasi muhaliflerin daha da ileri gitmesini beraberinde getirecek.

Burada, Mursi'nin karşısına sadece Mübarek rejimi taraftarlarının değil de, aynı zamanda Mübarek karşıtı olup da laik, sol ve ulusalcı politik çizgiyi benimseyenler birlikte çıktıkları için, rejim yanlıları da İslamcı yönetime karşı altın bir fırsat yakalamış oldular.

Şimdi, Mısır'da Dr. Mursi'ye karşı yükseltilen "diktatör" sloganları, Mursi'nin totaliter ve otoriter bir yönetim sergilediği suçlamaları, ülkemizdeki İslamcıların yaklaşım ve tercihlerini ortaya çıkaracak.

Biz, Dr. Mursi'nin attığı adımlar ve aldığı kararları destekliyor ve savunurken, onu diktatörlükle suçlamaya kalkanların da, gerçekte İslamcı bir yönetime karşı olan hazımsızlıklarından kaynaklandığına inanıyoruz.

Burada şunun da altını çizmek gerekir ki; Mısır'da "İslamcı" bir cumhurbaşkanı vardır, ama henüz "İslami bir yönetim" yoktur. Nitekim geçtiğimiz haftalar içinde ülkede şeriat nizamının tesis edilmesi için yapılan gösteriler de bunun bir göstergesi. Mısır yönetimi hazırlanacak yeni anayasasında, ülkenin tamamıyla İslami esaslara dayalı olarak mı yönetileceğine, yoksa "İslam'ın kanunlarda esas olduğu" prensibiyle birlikte, ülkede gayri İslami bir yaşama izin verilip verilmeyeceğine tanık olacağız.

Dolayısıyla; Mısır'da İslamcılara yönelik "diktatörlük" suçlamalarının artarak devam edeceğine kuşku yok.

Mısır'da yaşanan bu süreç, İran'daki İslami yönetim tecrübesinin taşıdığı önemi de göçler önüne seriyor. Aslında ılımlı denilebilecek bir siyaset izleyen Dr. Mursi'ye karşı gösterilen bu tahammülsüzlük ve sergilenen muhalefet, İran'daki İslami nizam ve liderliğinin kararlılığının değerini daha belirgin kılıyor.