Muhafazakâr kadınlar muhafazakâr erkekleri anlattı

Muhafazakâr kadınlar muhafazakâr erkekleri anlattı

Doğan Grubuna bağlı olan haber portalında yayınlanan yazı dizisinde ilgi çeken tespitler.

Selin Ongun, Tempo 24 haber portalı için bir yazı dizisi hazırladı. "Muhafazakâr kadınlar, muhafazakâr erkekleri anlatıyor" başlığıyla verilen dizide Hülya Yazıcı Aktaş (Ressam), Esra Elönü (Marmara FM Gen.Yay. Yönetmeni), Sibel Eraslan (Vakit Gazetesi yazarı), Ayşe Böhürler (AK Parti MKYK üyesi) ve Merve Kavakçı (Eski milletvekili) ile yapılan söyleşiler yer alıyor. Söyleşiye seçilen isimlerin farklılıklar dikkate alındığında başlık için seçilen "muhafazakâr" tanımının geniş tutulduğu anlaşılıyor. Doğan Grubuna bağlı olan haber portalında yayınlanan yazı dizisinde ilgimizi çeken tespitleri sizinle paylaşmak istedik"

Başörtülü eş onurdu, sosyal yüke dönüştü

Sibel Eraslan: 28 Şubat sonrası hiçbirimizin yaşadığı şey doğal ya da genetik değildi" Kadın erkek, hepimiz için zor günlerdi. Olağanüstü şartlar, antidemokratik baskılar söz konusuydu. İnsanlar kendilerini korumak adına bir tür geri çekilmeyi yaşadılar. Konuşmamayı ya da en azından içlerinden konuşmayı, görünmemeyi, hatta mütedeyyin kadınlar mümkünse hiç görünmemeyi seçmiş, buna zorlanmışlardır. Bu bir tercih miydi derseniz, kadınlar açısından tercih değil, bir tecritti. Düşünün üniversitelerin önlerine "ikna oda"ları kurulmuştu. Buraya erkek öğrenciler değil, kız öğrenciler ve başörtülü kız öğrenciler zorla alınıyordu. Dolayısıyla 28 Şubat, zorlu bir geçittir, ama mütedeyyin kadınların yalnızlaştırılması üzerine kurgulanmış bir geçittir. Bu yalnızlaştırma-tecrit operasyonu sadece laik çevrelerle sınırlı kalmadı elbette.

Muhafazakâr kesim de örtülü kadınları yalnızlaştırdı. Merve Kavakçı mesela, yalnız bırakıldı. Okulda başını açan bir öğretmenin özel yaşamında kullandığı örtüsü, Danıştay'da "kötü örnek" olarak lanse edildi. Yani sadece resmi alanlarda değil, kadınlar özel yaşamlarında da darmadağın edildi. Elbette mütedeyyin erkekler de sıkı takip ve baskı altındaydı ama onlar daha az kaza ile atlattılar o günleri. Çünkü toplumdaki güç gösterisini kadın bedenleri üzerinden kanıtlamak her zaman en kolay yoldur ve bu faşizmin açık göstergesidir"

28 Şubat sonrası, ciddi ve sistematik olarak yaşadığımız hayatın dışına sürülme işi, bir tür cezai öğreticiliğe de dönüştü. Örtülü kadının hayattan tecridi, zımni bir tür kabulle karşılandı. Sosyal tecridi yaşamak istemeyenler nezdinde, örtülü kızlar, saklanması, örtbas edilmesi, arka odaya geçirilmesi gereken kimliklere dönüştü.

Bu, laik cephenin uyguladığı şeffaf faşizmin bir alt türevi gibi, kendinden utanmaya, özür dilemeye dair ardıl bir hissiyat. Dile getirilmiyor, ama bunu hepimiz biliyoruz. Mesela geçenlerde "kalbi tesettürlü kasiyer aranıyor" diye bir gazete ilanı okudum. Anlayacağınız durum böyle"

28 Şubat'a kadar onursal bir işti, eşin örtülü olması. Ama sonrasında sosyal bir yüke dönüştü maalesef. Ordudan atılan askerlere baksanıza, eşi örtülü kaç komutan var? Vali ve kaymakam eşi olan pek çok arkadaşım başını açmak zorunda kaldı. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını konuşurken sadece eşinin türbanı üzerinden koptu kızılca kıyamet" Bu şartlar altında ateşten gömlek mesabesinde örtü.

Muhafazakâr erkek başı açıklığı modernlik kriteri olarak görüyor

Ayşe Böhürler: 28 Şubat öncesi ve sonrasında bu durum çok fark etti. 28 Şubat öncesinde Müslüman kadın ve erkek birlikte çalışmayı, iş arkadaşlığını bir noktaya getirmişlerdi. Oysa 28 Şubat ile "başörtülü iş arkadaşları" muhafazakâr erkeklerin daha dindar görünmesine sebep oldu. Bir manada başörtülü iş arkadaşları muhafazakâr erkeklerin fişlenmesine, etiketlenmesine sebep oldu. Fiziken durum şöyle: Herhangi bir müessesede başörtülü bir kadın yoksa o iş yerinin dindar birine sahip olup olmadığını anlamanız mümkün değil.

Hiç unutmuyorum; Taksim'de bir ofiste çok şaşkınlığa uğramıştım. Büyük bir ofisti. Fethullah Gülen cemaatine mensup ya da benim öyle olduğunu düşündüğüm birinin ofisiydi. Bir konuda çekim yapmak için oradaydık. Önümüzde "representer" olarak gayet hoş, mini etekli bir hanım vardı. Müessese sahibinin kimliğini anlayabileceğiniz hiçbir ipucu yok. Çekim için arkada bir oda açıldı. Oraya geçtiğimde ise bilgisayarların başında dört başörtülü kız gördüm. Bu benim için çok trajik bir şeydir. Sonra kızlarla da konuştum. Hepsi üniversite mezunu, eğitimli. Fakat belli ki işin mutfak kısmındalar. Ve "mini etekli hanımefendi" için açılan o kapı, onlar için çok kolay açılan bir kapı değildi. 28 Şubat sonrasındaki dönemde durum böyleydi. O korku ortamı neticesinde birçok yerde başörtülü kız işten çıkarıldı ya da böyle "saklandı." Dindar erkekler ise yine de işlerini sürdürdüler. Yanlarında başörtülü olmayınca, sekreteri başörtülü olmayınca çok daha rahat çalışma imkânına kavuştular.

Sosyal hayatın tüm şekillenişi aslında siyasi algı ile doğrudan ilgili. Dindar erkekler başörtülü kadınlarla birlikte oldukları zaman kendilerinin deşifre olduğunu düşünüyorlar. O deşifreden dolayı sosyal ortamlarında ya da iş hayatlarında fazla başörtülü olsun istemiyorlar. Mesela iş adamlarının yemeklerine başörtülü eşlerini götürmemeleri. Rahmetli Hasan Doğan (görevi sırasında yaşamını yitiren Futbol Federasyonu Başkanı) eşi ile maça gittiğinde birkaç dindar işadamından şunu işittim: "Ya helal olsun. Biz bunca zaman ne kadar önemli işlerimiz oldu. Eşlerimiz başörtülü diye götüremedik." Çünkü başörtülü eşi götürdüğü an deşifre oluyor. Etrafta da şöyle önyargılar var: "Başörtülü bir eş bir şey bilmez, cahildir, köy 'background'una sahiptir, o sosyal ortama uyum sağlayamaz."" Bu manada ben Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın eşleri ile birçok yere birlikte gitmelerini önemsiyorum. Çünkü kadın, bir başörtülü olarak eşinin yanında kendini temsile layık hissediyor. Birçok erkek "Sen böyle bir temsile layık değilsin. Benim yanımda bulunamazsın" duygusunu veriyor başörtülü kadına. Böyle bir tabunun kırılmasında Emine Hanım'ın, Hayrünnisa Hanım'ın ve bakan eşlerinin büyük etkisi var. Kadınlarda "Başörtülüyüm, ama eşimin yanında onu temsil edebilirim" algısını oluşturuyor. Daha önce böyle bir rol model yoktu.

Başörtüsüyle kötüye giden bir değişim, daha doğrusu gerileme var

Merve Kavakçı: Siyasal veya toplumsal açıdan baktığımızda başörtüsüyle kötüye giden bir değişim, daha doğrusu gerileme var. Ben Meclis'e girdiğim zaman başörtülü bir kadının profesyonel olarak kamusal alanda bulunmasıyla, milletvekili olarak var olabilmesiyle ilgili bir tartışma vardı. Oysa bugün kamusal alanda bulunan erkeğin yanında başörtülü eşi bulunsun mu, bulunmasın mı tartışması yaptık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Merkez Bankası Başkanlığı seçiminde bu konuşuldu. İster hürriyet, ister demokratikleşme açısından bakın, bu müthiş bir gerilemedir. Muhafazakâr erkekler de bu gerilemenin bir parçasıdır.

Başörtülü kadın oyunda bir kart haline geliyor pragmatist siyasette. "Tamam biz şu alanlara girelim, yükselim. Karşılığında kurban olarak, size başörtülü kadınları verelim" dercesine adeta. Alan memnun, satan memnun. "Onları görünmez kılarız, onlar belirli alanlarda yine olmazlar" anlayışı da denebilir. Zira sonuçta öyle oluyor. Burada şunun altını çizmek istiyorum. Bu sadece muhafazakârlıkla ilgili bir sorun değil, rejimle ilgili bir sorun. Ayrıca İslam dünyasında "kadının yeri" ile ilişkili bir şey. Muhafazakâr kadının toplumsal hayata katılımı nasıl olmalı; bu konuda İslam dünyasında zaten bir ağrı, sıkıntı var. Bir de buna Türkiye'deki özel nedenlerle muhafazakâr erkeklere özgü sıkışmışlık eklenince iş böyle oluyor.

İşadamı oldular ama sanata bakışları çok sığ

Hülya Aktaş: Kendi içimizde çözemediğimiz, hazmedemediğimiz bir şeyler var sanırım. Bu, "başörtüsü bizi sıradanlaştırıyor, tek tipleştiriyor" gibi bir algı. Bu kadınların da erkeklerin de aşamadığı; aslında Türkiye'nin aşamadığı bir konu. "Modern hayatta almak istediğimiz yeri başörtüsü nedeniyle alamıyoruz" hissini belki de erkek daha zor aşıyor; bir yerden sonra kadınların perspektifinden kopuyor. Bizim, kadın ve erkek, kafamızda şöyle bir önyargı var: Örtünü örttüğün zaman şarkı söyleyemezsin, sigara içemezsin, resim yapamazsın, klasik müzik konserine gidemezsin" Erkekler de başörtülü kadınların bazı şeyleri yapamayacağına, bazı yerlerde olamayacağına inanıyorlar. Benim için, kendi kimliğimle toplumsal hayat içerisinde bulunmak çok önemli. Ama erkekler dünyası bunu kısıtlıyor, engelliyor; buna Kemalist-batıcı erkekler de dahil, belki de onlar daha çok dahil" Mesela bir belediye başkanı tanıyorum. Eşini hiç kimse tanımıyor. Yaptığımız çalışmalar nedeniyle bize ziyarete geliyordu. Her gelişinde tokalaşmak için elini uzatıyordu. Ben bu yaşıma dek tokalaşmak için bana elini uzatan hiçbir erkeğin elini havada bırakmadım. Fakat bu kişinin elini mahsus havada bıraktım. Çünkü eşini görünmez kılarken, bizlere uzatılan bu elleri samimi bulmuyorum. Başbakanınki de sembolik bir durum sanırım. Çünkü AKP yönetiminde -gerçi diğer partiler de pek farklı değil- kadınların, hele başörtülü kadınların önemli bir etkinlikleri yok.

Kızları kavonoza kapatıyorlar

Esra Elönü: Muhafazakâr bir televizyon kanalında bir süre program yaptım. Takıldıkları şeyler, benim başörtümü taşıyışım, beden dilim ve kıyafetimdi. Yaptığım işi dikkate dahi almadılar. Kızları bir kavanozun içine kapatıyorlar. Bilmedikleri şu, tüm bu dayatmalar bir şekilde patlayacak. Bir rahatlatın insanları, o sıkı kanalları biraz açın" Kendileri sanki o eleştirdikleri televizyon kanallarındaki programları izlemiyorlar. Capitol'de gezmeyi biliyorlar fakat kızları sinemaya gitmek istediğinde "Olmaz" deniyor. Zaten beni en çok çileden çıkaran şey de bu tarz iki yüzlülükler.

Bir başka örnek vereyim. Mesela başı açık kadını vitrinin en güzel yerine koyarken başörtülü kızlara o iş yerinde görevlendirmemek. İş yerine eleman alırken başörtülü yerine başı açık kadını tercih ediyor. Niye? Çünkü muhafazakâr erkek, toplumda neyin kabul gördüğünü biliyor. İşin kapital boyutu, reklam boyutu, menfaatler" Tamam, bunları doğal karşılıyorum. Ama durum böyleyken dergâhta meşk halinde olup zikir çekmenin mantığı yoktur. Muhafazakâr kesimlerde "Bir açılım yapalım. Başörtülü kızlara iş bulma kampanyası başlatalım" diye bir şey duydunuz mu?

Kaynak: Tempo 24

Derleyen: platformhaber.net