Mushaf Tenkidinden Modernleşme Türetme Gayreti
Biçare muhafazakârın Kemalizme karşı mücadele ile narkozlanmış aklının almadığı, alamayacağı diğer bütün meseleler gibi...
Kenan Çamurcu/"Mushaf tenkidi"nden modernleşme türetme gayreti
Avrupa'nın Aydınlanma ideolojisinden tercüme edilmiş husumet altında Cumhuriyet tarihi boyunca mağdur edildiğini söyleyegelen dindar/muhafazakâr çevrenin, hemen her alanda muktedir olduğu şu günlerde aynı Aydınlanma ideolojisinin liberal militanlarına kucağını ardına kadar açmasının tek gerekçesi, liberal militanizmin "Kemalizme karşı mücadele" içinde olduğu varsayımıdır. Bu yüzden, yıllardır, "Kemalizme karşı mücadele" şiarının dindar/muhafazakâr kesimin aklını tamamen teslim almış sağlam bir narkoz olduğunu hatırlatıyoruz.
Liberal aydınlanmacılığın İslam'ı fizik alandan çıkartıp metafizik inançla sınırlama, böylelikle de eklektik (toplama, derleme, demonte, lego) yeni dindarlıkla Türkiye'nin AB vesayetinde ve himayesinde modernleşebilmesinin önünü açma emeli alenen cereyan ediyor. "Liberal dindarlık", haddinden fazla kendini teşhir eden operasyonel bir faaliyetken dindar/muhafazakâr kesim, elindeki tüm imkanlarla bu operasyona çanak tutmaktan gocunmuyor ve bunda bir sorun görmüyor. Hissiyatı bütünüyle körelmiş dindar/muhafazakâr kesimin, politik gücüyle ve medyasıyla liberal aydınlanmacılığın emeline kol kanat germesi tarihin en ironik, en trajik, en dramatik hallerindendir.
Liberal militanizm ve eklektik (toplama, derleme, demonte, lego) dindarlığın dindar/muhafazakâr medyada çokça görünerek elde ettiği meşruiyetle yaydığı fikriyatın son örneği, Kur'an ilimleri içinde ilmî bir konu olan "mushafların çokluğu ve çeşitliliği" meselesini, Hıristiyan havzada yaşanan modernleşme tecrübesindeki İncil'in "metin tenkidi" bahsine dahil edebilme girişimidir. Biçare muhafazakâr, bu konuyu, Kur'an'ın sahihliğine halel getirme türünden münferit bir sapkınlık sandığından ve saydığından hemen kaleme sarılıp Kur'an'ın sıhhati üzerine bildik klişeleri tekrarlamakla yetindi. Oysa liberal aydınlanmacılık, yıllardır muhafazakârlığın kendisine tahsis ettiği kürsülerden bin türlü tahrifat, tezvirat ve sapkınlığı icra ediyor ama muhafazakâr akıl buna ne itiraz yükseltiyor, ne de o kürsülerin bu amaçla kullanılmasına engel oluyor.
Biçare muhafazakârın "Kemalizme karşı mücadele" ile narkozlanmış aklının almadığı, alamayacağı diğer bütün meseleler gibi, liberal aydınlanmacının amaçladığı "mushaf tenkidi" de onun idrak edebileceği bir şey değildir.
Liberal aydınlanmacılık, eski tip modernleş(tir)me girişimlerinin "milli din" hedefine varma başarısızlığından öğrenmiş olarak, modernleşmeyi mümkün kılabilmek için bu kez "mushaf tenkidi"ni deniyor. Birden fazla Kur'an mushafı bulunduğu yolundaki tarihsel bilginin "mushaf tenkidi"nin ilk basamağı olarak araçsallaştırılmaya çalışıldığını hatırlatmaya gerek var mı? Farklı mushafların bulunduğu bilgisi, liberal aydınlanmacı için Kur'an ilimleri usülü içindeki anlamıyla değerli değildir. Çünkü o, İncil'in çok ve çeşitli nüshalarının bulunmasının imkân açtığı "metin tenkidi"ni uygulayabilmek için, Kur'an mushaflarının birden fazla ve çeşitli olduğunu söyleyen tarihsel tartışmadan sadece bir araç olarak yararlanacak; İncil'in kayda geçmesi macerasının aynen Kur'an'ın toplanmasında da yaşandığına dayanarak, İncil'e uygulanan metin tenkidinin Kur'an mushafı için de sözkonusu olabileceği sonucunu çıkartacaktır.
Muhafazakâr aklın, liberal eklektik (toplama, derleme, demonte, lego) dindarlığın neden ısrarla, azimle ve tutarlı bir faaliyet ve kampanya ile "liberal İslam"ı kayda geçmeye çalıştığını anlaması için "mushaf tenkidi" aşamasını görmekten başka çaresi yoktur. Çünkü bu son nokta aşikâr olmadan ön adımları algılayabilecek hissiyat ve hassasiyeti körelmiş durumdadır.
Liberal aydınlanmacılık İncil'e uygulanan "metin tenkidi"ni Türkçe'ye tercüme ederken "mushaf farklılıkları" demek zorundadır. Zira Kur'an tarihi açısından tartışmanın meşru mecrası "mushaf farklılığı"dır. Ama asıl amaç, Hıristiyan tecrübenin "metin tenkidi"nin Kur'an için ve Türkiye'deki Müslümanlık içinde tekrarlanabilmesini test etmek, bu yolla İslam'ı fizik alandan çıkartarak onu AB vesayetindeki modernleşmenin parçası yapabilmektir. O halde muhafazakâr muktedirin, elindeki her türlü imkânı kendini anlatması için seferber ettiği "liberal İslam", vahyin bedenlenmiş hali olan mushaf metnini kritik etmek demektir. Liberal aydınlanmacı, eklektik dindarın cesaret edemediğine koçbaşı olmakla aslında onun önünü açıyor.
Baba-oğul Akyol'ların Türkiye'deki Müslümanlığı modernleştirme hevesinde birincisinin laik, pozitivist, hatta ateist modernleşme sürecini maneviyat sosuna batırarak savunmasının hiç şansı olmadığını, ama ikincisinin bunu eklektik (toplama, derleme, demonte, lego) dindarlıkla yapmayı denediğini de düşünebiliriz. Liberal militanizmin, hangisiyle mümkün olduğuna bakmaksızın "küresel entegrasyon" uğruna mutlaka ve behemehal Müslümanlığın ve İslam'ın modernleşmesine gözünü diktiğinin de farkındayız. İşte dindar/muhafazakâr medya böyle bir emele ve amaca himaye sağlıyor, medyatik görünürlük kazandırıyor, imkânlarını onun için saçıyor, propaganda ve kampanyasına omuz veriyor. Buna karşılık, liberal aydınlanmacılığın operasyonlarına karşı milleti uyarmaya çalışan eleştirel söze bütün kapılarını kapatıyor, medyasında görünmeyi yasaklıyor, eleştirel sözü yok sayıyor!
Sözün burasında belirtmeden geçmemek gerekir ki, her ne kadar bazı yazarları vicdan arındırma kabilinden itirazlar yükseltmiş olsa da, liberal aydınlanmacıların Kur'an mushafı için metin tenkidi akımını başlatmasına yataklık etme vebalinin ağırlıklı kısmı, onları yıllardır medyasında başköşeye oturtan ve her sözlerine hoparlör olan Gülenciliğe aittir. Belli zamanlarda Fethullah Hoca'nın Mehtap TV'de vaazlarını yayınlamakla bu büyük ve ağır hasar ne telafi edilebilir, ne de vebalin yükü hafifletilebilir.
Kur'an'ın İncil gibi varsayılıp "metin tenkidi"ni mümkün kılacak mushaf kabul edilmesi, tarihsel usül bakımından öncelikle başlığı yanlış bir tartışmadır. Kur'an ilimleri açısından "farklı Kur'an'lar" değil, "farklı mushaflar" başlığı meşrudur. Usül içindeki meşru "farklı mushaflar" tartışması, meşhur "7 kıraat/okuyuş" meselesidir.
"Kur'an", vahyin okunmasıdır veya okunmuş halidir. Peygamber, vahyin bedenlenmiş hali, mushaf da onun yazısıdır; yani mushaf, okunan vahyin yazıya geçmiş halidir. "7 kıraat/okuyuş" Peygamberimizin sözünü ettiği meşru okunma (veya yazım) farklılıklarıdır. Yazım ve kelime farklılıkları olabilir, ama vahiy, aynı vahiydir. O sebeple Kur'an'ın mushafları İncil'ler gibi değildir. Vahyin anlamı değişmez, mushaflar farklı olsa da. Vahyin değişmeyen anlamı gereğince de "Allah göklerin ve yerin rabbidir". Gökleri Tanrıya bırakıp yerin rabliğini "birey" adındaki tanrıya teslim eden Aydınlanma'nın Türkiye'deki müritleri, İslam'a Hıristiyanlığın tecrübesini yaşatabilmek için İslam'ı fizik alandan sürüp metafizik alana hapsetmek, yerin rabliğini Allah'tan alıp bireye vermek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Bunları da dindar/muhafazakâr kesimin imkânlarıyla, onların medyasında ve muhafazakâr iktidarın politik desteğinde yapıyorlar.
İslam'ın ilk döneminde belli bir usül ekseninde Kur'an toplandığında Halife Osman'ın tek mushaf bırakıp diğerlerini geçersiz ilan etmesine gelinceye dek vahyin anlamının farklı yazımlarına ilişkin belgeler olarak farklı mushaflar bulunuyordu. O mushaflar elde olabilseydi bugün "farklı Kur'an'lar" başlıklı bir tartışma yapılamayacaktı. Ama pek çok gerekçeye ve delile dayanarak herhalükarda "farklı Kur'an'lar" başlığının gayri meşru bir tartışma başlığı olduğunu söyleyebiliyoruz. Çünkü "Kur'an"da, yani "okunan vahiy"de farklılık yoktur, farklı olan, onun mushaf suretinde cisimleşme, bedenlenme biçimidir. Liberal aydınlanmacılık "farklı mushaflar" başlığını kabul etse de amacı Kur'an ilimleri disiplininde konu edilmiş "Kur'an'ın toplanması" meselesini anlamaya veya ona katkı yapmaya çalışmak tabii ki değildir. Bu tarihsel tartışma liberal aydınlanmacılık için modernleşme amacına yürüyüş yolunda Kur'an mushafını tartışılır hale getirebilecek bir araçtır sadece.
Vahyin elimizdeki bedenlenmiş biçimi olan Kur'an mushafını tartışmaya açmaya çalışan liberal aydınlanmacılığın aslında Kemalist aydınlanmacılıktan hiç farkı olmadığını birçok duruma istinaden nicedir söylüyoruz da narkoz altındaki muhafazakâr akıl bu nitelememize itiraz edip duruyor. Acaba başka hangi facia yaşansa dindar/muhafazakâr akıl irkilir, titrer ve kendine gelir!