Müslümanlar Keşke Bu Dünya'da Yaşasalar

Müslümanlar Keşke Bu Dünya'da Yaşasalar

Herkesin yaşadığı bir dünya vardır. İnsanların içlerinde ya da dışlarında yaşadıkları bir dünya vardır. Herkesin dünyasının...

Hüseyin Taş/Müslümanlar Keşke Bu Dünya'da Yaşasalar

Allah'ın adıyla

Herkesin yaşadığı bir dünya vardır. İnsanların içlerinde ya da dışlarında yaşadıkları bir dünya vardır. Herkesin dünyasının bir merkezi vardır. Kimisinin merkezinde çıkarları, kimisinin merkezinde cehaleti ve kimisinin merkezinde Allah'ın rızası vardır. Herkesin yaşadığı dünyanın da sınırları aynı değildir. Yaşadığı köyüyle sınırlı bir dünyası olanlar olduğu gibi ülkesiyle ya da dünya coğrafyasının her tarafıyla ilişkili bir dünyası vardır"

Bir müslümanın yaşadığı dünyanın merkezinde Allahın rızası olmalıdır. Evrensel İslami değerlere sahip olan bir kimsenin yaşadığı dünya, gerçek dünyanın tümüyle alakalıdır. Bir Müslüman'ı dünyanın her yerinde İslam'ın lehinde ve aleyhindeki gelişmeler ilgilendirmesi gerekir.

Hak ile batılın mücadelesi hem insanın içinde hem de dış dünyadadır. Dış dünya, dünyanın her yanıdır. Hak ile batılın mücadelesi tüm zamanlarda olduğu gibi içerisinde bulunduğumuz zamanda da devam etmektedir. Hak cephesi, müşahhas olduğu gibi batıl cephesi de müşahhastır. Hak batıl mücadelesi pratikte var olan mücadeledir. Müslümanlar var olan ve pratik olan bu mücadeyi doğru okuyup hak cephesinde yerlerini almalıdırlar.

Müslümanların, bu zamandaki batılın baş temsilcisi olarak kimi gördükleri önemlidir. Eğer bu konuda bir yanlışlık yaparlarsa aynı zamanda başka yanlışlıkları da yapacaklardır. Bu zamanda büyük şeytan Amerika'dır. Eğer Amerika'yı Büyük Şeytan olarak kabul ediyorsak ona karşı mücadele içerisinde olmalıyız. Büyük Şeytan, dünya çapında İslam ve Müslümanlar üzerine hesaplar yapmaktadır. Büyük Şeytan, tüm Müslümanların hayatlarıyla ilgilenmektedir.

Bu zamanda yaşayan her Müslüman Amerika'nın Büyük Şeytan olduğunu anlayamamışsa, o kimse bu dünyada yaşamıyor. Gerçekte olan bu dünyanın mensubu değildir. O kimse kendisi için bir dünya kurmuş, orada yaşıyordur. Büyük Şeytan ve beraberinde olanlarla problemi olmayanlar, bugün var olan dünyada yaşamıyorlar. İşgalci İsrail'e karşı mücadele içerisinde olmayanlar, bu zamandaki hak batıl mücadelesinin içerisinde değildirler. İşgalci İsrail'e karşı mücadele pratik bir mücadeledir. Bu pratik mücadelede Hizbullah gerçek ve hak olan bir cephenin adıdır. Bu cephe, pratik mücadelede nerede yer alınması gerektiğini öğretir.

Amerika'nın ve işbirlikçilerinin ne kazanıp ne kaybedeceklerinin hesabını yapmayanlar, bu dünyada yaşamıyorlar. Belki kendileri için oluşturdukları bir dünyada yaşıyorlar. Gerici Arap rejimleri ve onlar için din adına varlık gösterenler batıl cephesinin taraftarıdır.

Her zaman olduğu gibi zamanımızda da hak cephesi hem pratiktir hem de temsilcileri ortadadır. Büyük Şeytan ve işbirlikçileri açısından İslami İran ve direniş cephesi en büyük gerçek düşmanlarıdır. Büyük Şeytan, tüm dünyadaki uşaklarıyla birlikte İslam inkılâbına zarar verebilmek için her tür mücadeleyi vermektedir. Büyük ve küçük tüm şeytanlar el ele vererek İslam inkılâbına zarar vermek için ekonomik ambargolar, terör ve gerçek savaşlara kadar her vesileyi kullanıyorlar. Şeytanlığın gereğini yerine getiriyorlar.

Büyük Şeytan işbirlikçileriyle birlikte direnişe darbe vurabilmek için Suriye'de işbaşındadır. Amaçları batıl cepheye pozisyon kazandırmaktır. Bugünlerde Amerika'nın bölgedeki önemli üssü olan Katar, Suriye'ye karşı askeri müdahaleden bahsetmektedir. Bu müdahalelerle batıl cephesi kendi adlarına ciddi bir netice elde edeceklerini düşünüyorlar.

Suriye'deki gelişmelerin doğuracağı sonuçlar çok önemlidir. Ya batıl cephesi bu mücadeleden yarar elde edecek ya da hak cephesi bir yarar elde edecektir. Yarar ve zarar görecek olan cepheler gerçek cephelerdir. Gerçek cephelerin, gerçek hesapları vardır. Katar krallığı, gerçek bir taraftı ve yatırım yaptıkları cephe kazanırsa elde edecekleri yayarları bilmektedirler.

Türkiye'deki İslamcı kesimler açısından maalesef hak ve batıl cephelerinden bahsedemiyoruz. Bu kesimler için bu zamanda ne batılın nede hakkın temsilcileri vardır. Bu kesimler bu dünyada yaşamıyorlar. Bu kesimi yaşadıkları dünyanın merkezinde kendileri vardır. Amerika ve işbirlikçilerinin olduğu bir dünyada yaşamadıkları gibi direnişin olduğu bir dünyada yaşamıyorlar. İslami İran'ı zamanımızda hakkın temsilcisi olarak görmeyenler aynı zamanda hakkın temsilciliğini de tespit ve ifade edemiyorlar. Hakkın ve batılın temsiliyetten uzak olduğunu sanıyorlar. Onlar için hak ve batılın mücadelesi gerçek değildir. Onlar için bu gerçek olan cephelerde kimin kazandığı da önemli değildir. Onlar kafalarının içerisinde bazı kavramları konuşturuyorlar.

Müşahhas bir örnek olarak Suriye konusundaki yaklaşımlarını verebiliriz. Onlar için Suriye'de kimlerin hesabı tutar bunun bir önemi yoktur. İslam ve Müslümanların yüz akı ve evrensel küfrün korkusu Hizbullah'ın bölgedeki tüm gelişmeleri pratik neticeleriyle değerlendirmelerinin onlar için hiçbir önemi yoktur.

Keşke ülkemizdeki İslamcı kesim bu dünyada yaşasa da Müslümanların zararına olan hesapların içerisinde olmasalar. Bu kesim sanmasın ki Suriye'de değişiklik olursa Amerika ve işbirlikçilerinden çok bu ağabeylerin dediği olacak. Suriye'de değişiklik olursa ( olmayacağını düşünüyorum) bu İslamcı kesimi zerre kadar hesaba katacak kimselerde olmayacaktır. Hatta kendileri bile kendilerini hesaba katamayacaklardır. Amerika ve işbirlikçi Arap rejimlerinden sizlere hiç sıra kalmayacaktır. Bu arada direniş cephesi de zarar görecektir ama olsun. Bu günlerde direniş cephesinin yararını gözetmeyenler, Katar'la beraber muzaffer olduklarında mı gözetecekler.

Tüm dünya küfrünün İslam inkılâbını zayıflatmak için büyük mücadeleye girdiği bu zamanda, İslamcı kesimin İslam inkılâbını eleştirmesi ve mahkûm etme çabaları bu şeytani cepheyi fazlasıyla memnun etmektedir. İslam inkılâbının çok düşmanı varken bazı İslamcıların da bizlerde varız, bizleri de sayın demek istemekteler. Bu gayretlerden, Allah ve Resulü ne kadar memnun olur onu da İslamcılarımızın bir kere olsun düşünmeleri gerekir. Bizler, Amerika'nın egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Düşmanımızın durumu da ne yapmamız gerektiğini bize öğretmelidir. Varlığımızla, pratikte var olan batıl cephesine karşı mücadele halinde olmalıyız. Büyük Şeytan, kendisinin düşman gördüğü cephede yer almayan her müslümandan memnundur.

Hudeybiye antlaşması yapıldığında bazı Müslümanlar hangi dünyada yaşadıklarını bilmedikleri için, ilkeli olma adına Resul'ü Ekrem'in antlaşma şartlarına itiraz ettiler, hatta bu antlaşmayı geçersiz kılmaya çalıştılar. Bu uğraşıları yapanlar, velev ki dini hassasiyetle hareket etseler bile yanlış yapıyorlardı. Yanlışlıklarını sonradan anladıklarını söylediler. Resul'e rağmen hesap yapmanın yanlışlığını belki sonradan kavradılar. İslam küfre karşı mücadelede her Müslüman'ı, olması gerekenlerin ne olduğunu belirleme konumunda görmemektedir. Kimse dünyadaki hak batıl mücadelesinde kendisini, olması gerekenin ifade edeni olarak görmemelidir. Müslümanlar, haddini bilmelerinde Hudeybiye anlaşmasından çıkarımlarda bulunabilirler.

Bizler bu dünyada yaşıyoruz ve Amerika ve işbirlikçilerine karşıyız. Cephemiz direniş cephesidir. Çıkarcı, ulusalcı ve mezhepçi tüm yaklaşımları bir tarafa atmamız gerekir. Bizlerle aynı cephede her dinden insan olabilir ama ister Şii ister Sünni olsun Amerikancı hiçbir kimseyle aynı cephede olamayız. Kanser Hastası olan Hugo Chavaz'e sıhhat ve hasta olan Katar kralı Hammad Bin Khalife Al Thani'ye erken ölümler dilerim.

Amerikasız dünyaların yakın olması dileyiğle.

 

velfecr