Öcalan: TC'yi Tuşa Getirdim
Yargıtay'ın Kılıçdaroğlu'nun önünü açması,YSK'nın BDP'ye "Mağduriyet" rolünü altın tepsi içinde sunması...
Kandil'i sevindiren karar
Meclis'te önce Çankaya Kapısına gittim. Sonra tören kapısının girişine gelip durdum.
1994 yılıydı.
DEP Milletvekili Orhan Doğan kafasına bastırılarak zorla polis otosuna Çankaya Kapısında bindirilmişti.
Dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra iki geceyi Meclis'te geçiren Leyla Zana, Hatip Dicle, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık tören kapısından araçlara binip cezaevinin yolunu tutmuştu.
1996 yılıydı. İstanbul'da üniversiteyi terk edip dağa çıkmış, Şam'da Öcalan'ın hizmetinde bulunmuş, İstanbul'da daha sonra Mardin'de devlete sığınmış, genç bir kızla konuşmuştum.
DEP'lilerin Meclis'ten götürüldüğü günü sormuştum. Öcalan nasıl karşılamış, ne yapmıştı?
" O gün Öcalan çok keyifliydi" demişti. Şaşkınlıkla,"neden" diye yönelttiğim soruya," TC'yi tuşa getirdim. Bu görüntülerle sorunu dünyaya mal ettim" diye yanıt vermişti.
Kurdukları partiler kapatıldı, Milletvekilleri Meclis'ten alınıp cezaevine konuldu, adaylıkları yasaklandı.
Peki ne oldu? Terör sona erdi, Kürt sorunu çözüldü mü?
Yasaklar, baskılar, daha da büyümelerine hizmet etti.
Bölgede gerilimin, dağda terörün değirmenine su taşıdı.
Demokratik mücadeleye bin bir engeller çıkardık. Oysaki sorunun çözümü meşru zeminlerden geçiyordu. Demokratik zeminleri kısıtladık, yasaklarla diyalog kurulabilen makul isimlerin elini kolunu bağladık, terörün önünü ise açtık.
Kandil'dekinin YSK'dan onay almasına gerek yok.
İngiltere İra, İspanya ETA'yı çözebilmek için demokratik kanalları açtı. Başarılı da oldu.
Biz ise tam tersini yapıyoruz.
O nedenle sivil iradenin çözüm zeminine çektiği sorunu Ankara kararları ile terör zeminine itmek için elimizden geleni yapıyoruz.
"Büyük Oyun" böyle oluyor herhalde.
Sırrı Sakık'la konuştum.
"Karar sizin için sürpriz oldu mu?"dedim.
Seyit Rıza'nın,"Biz sizin yalanlarınızla ve hilelerinizle baş edemedik. Bu bize ders olsun. Ama siz de bizimle baş edemediniz. Bu da size dert olsun" sözüyle yanıt verdi.
"Şoktayız ama şaşırmadık" diye ilave etti.
YSK'nın kararı çıktıktan sonra gündeme getirilen,"Seçimlerden çekilme" seçeneğini sordum.
"Partimizin yetkili kurulları ve halkımızla konuşacağız" dedi.
Başka görüşmelerim de oldu. Edindiğim izlenim; İmralı'nın yaklaşımı belirleyici olacak.
DTP kapatıldığında Ahmet Türk,"Sine-i millete" dönmekten söz etmiş, daha sonra,"Öcalan çekilmemizi istemedi" demek durumunda kalmıştı.
Sırrı Sakık'a, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Meclisin olağanüstü toplanması önerisini de sordum.
"Olumlu çağrı. Ama gereği yapılmalı."dedi.
"Gereğini yapmak için ne yapmalarını bekliyorsunuz?"diye sordum.
"CHP çıksın, bu hileli, şaibeli seçimde biz yokuz derse bakın ne olur? CHP bunu derse her şey farklı olur. O zaman Meclis toplanır, adam gibi bir seçim yasası, siyasi partiler yasası yapılır, o zaman Türkiye rahatlar" diye konuştu.
BDP'nin seçimlerden çekilmesini tartışırken bu kez karşımıza CHP'nin seçimlerden çekilmesi durumu çıktı?
AK Parti cephesi bu soruna nasıl bakıyor. Bunun da cevabını araştırdım.
Bunu BDP'nin seçim stratejisinin bir parçası olarak görüyorlar. YSK eliyle bu stratejinin ilk aşamada başarılı olduğunu da kabul ediyorlar.
"BDP seçim kampanyasını açtı. Kampanyayı bunun üzerine kuracak" diye düşünüyorlar.
O nedenle seçimden çekilme tehdidini gerçekçi bulmuyorlar. "BDP aday adaylarını seçerken bunu bilerek yaptı. Tabanı canlandırmak ve seçimleri vetolar, engeller, yasaklar üzerine kurmak için bunu bir seçim stratejisi olarak seçti. Stratejilerinde başarılı da oldular. Amaçları tabanı kenetleyip, daha fazla ismi meclise sokmak. BDP seçimden çekilmek için değil, seçimi kazanmak için bu yolu seçti" şeklinde değerlendirmeler yapıyorlar.
2007 yılında Hatip Dicle bağımsız adaylık için başvurunca, adli sicil kaydı nedeniyle veto edilmişti.
Zana ve Dicle DEP davasının sanıkları olduğu için adaylık başvurusunda bulundukları için veto edileceklerini bilmemeleri imkansız diye düşünüyorlar.
Yargıtay'ın verdiği kararlarla Kılıçdaroğlu'nun önünü açması,YSK'nın veto kararıyla BDP'ye "Mağduriyet" rolünü altın tepsi içinde sunması ise,"derin güçlerin dar alanda paslaşması" olarak nitelendiriliyor.
CHP liderinin, konuyu sahiplenip, hemen meclisin olağanüstü toplanması yönündeki çıkışına da buna örnek olarak gösteriyorlar.
Peki Meclis'in toplanması mümkün mü?
AK Parti 167, CHP 64 milletvekilini liste dışı bıraktı. Seçilemeyecek yerlere konularla birlikte milletvekillerinin yüzde 65'i bir daha gelemeyecek.
Bu milletvekilleri ile Meclis toplanır mı? Toplanır.
Ama Anayasa değiştirilip, milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen maddeler değiştirebilir mi?
22 Temmuz 2007 seçimlerine giderken Türkiye, 367 engelini konuşuyordu. Türkiye yeni bir seçime daha gidiyor. Bu kez yine gündemde 367 engeli var. Meclis toplansa bile 367'yi bulup, Anayasayı değiştirmek gerekiyor.
Yasaklar böyle işte. Her dönem gelip ayağımıza bir pranga gibi vuruluyor.
O nedenle çareyi yasaklarda, demokratik mücadelenin önünü tıkamakta değil, daha çok özgürlükte, meşru siyasete katılım yollarını genişletmekte aramalıyız.
Abdülkadir Selvi/ Yeni Şafak