Referandum olsa ne olur?

Referandum olsa ne olur?

Anayasa değişikliğinin yine savsaklanmasının ardında AKP'nin bu korkusu var.

Erhan Başyurt - Bugün

Referandum olsa ne olur?

"Darbe anayasası ve DTP alarmı" başlığıyla 18 Mayıs'ta bu köşede yayınlanan yazımda şöyle bir uyarı yer alıyordu;

"DTP de seçimle alt edilemeyeceği anlaşılan siyasi partiler de yargı üzerinden tasfiye edilebilir.

En azından bu yönde gayret sarf edenler olduğu biliniyor.

Bu amaçla Anayasa Mahkemesi'nin içlerine el uzatma cüreti gösterenler bile olmuş.

Ergenekon'un İkinci İddianamesi bu hayret verici durumu, telefon dinlemeleriyle de ortaya koyuyor.

DTP'nin başına gelen, bir 'teamül' haline gelmeden tedbir alınmalı.

AK Parti, MHP ya da CHP'yi bu tehlikeden emin kılan nedir?"

Bu uyarımın yayınlandığı gün Sincan 1. Ağır Ceza'dan çıkan ilginç bir karar gündeme geldi.

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'kayıp trilyon' davası nedeniyle yargılanabilir".

Kararı veren hâkim Osman Kaçmaz, daha önce de Başbakan Erdoğan'ın "Sayın Öcalan" sözleri nedeniyle yargılanmasına karar vermiş.

Erdoğan'a dava kararını "çok cesur" bulduğu için bazı Ergenekon sanıkları hâkim Kaçmaz'ı tebrik bile etmiş.

Ergenekon sanıklarının tebrik konuşmaları da tıpkı Anayasa Mahkemesi'ne etki girişimleri gibi iddianamenin eklerindeki telefon dinlemeleri arasında yer alıyor.

Hâkim Kaçmaz buna karşılık dün avukatı aracılığıyla kendisine karşı bir linç kampanyası yürütüldüğünü iddia etti.

Hiçbir basın mensubunun bu niyetle hareket edeceğine ihtimal vermiyorum.

Ancak Kaçmaz'ın kararıyla ilgili bir "linç" söz konusu ise, o da Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Hanım'ın dün ortaya çıkan sözlerinde saklı.

***

Mukaddes Hanım'a ait olduğu iddia olunan ve daha önceki iki ses kaydı gibi internete düşen konuşmada şu çarpıcı sözler var;

"Kozlar Genelkurmay Başkanı'nın elindedir. O isterse bitirir. Bir mahkemeye verir... 'Asker deyince, Abdullah Gül bile indirilebilir...' Gözdağı bunlar, onlar kilit insanlar. Gözdağı."

Mukaddes Hanım ses kaydında, hukuki süreçlerle ilgili Sabih Kanadoğlu ve Vural Savaş'ın yorumlar yaparak "yol açtıkları" da kaydediyor.

Gerçekten de AK Parti'ye kapatma davası ve 367 konusunda, Kanadoğlu ve Savaş'ın kamuoyu oluşturdukları bir gerçek.

Son olarak Gül'e dava açılabileceği yani "Cumhurbaşkanı'nın dokunulmazlığı olmadığı" konularında da Kanadoğlu'nun ön açıcı yorumları mevcut.

Bayan Eruygur'a ait olduğu söylenen sözler açık bir şekilde yargının siyasallaştığını, hukuk yoluyla seçilmiş iktidara "gözdağı" verildiğini ortaya koyuyor.

Ve maalesef Gül kararı ile yaşanan süreçle de büyük benzerlik arz ediyor.

***

Bütün bu gelişmeler Türkiye'nin, yeni bir siyasi partiler yasasına ve acil bir yargı reformuna ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Siyasallaşmayı ortadan kaldıracak, yargı erkinin bağımsızlık ve tarafsızlığını pekiştirecek düzenlemeler yapılmalı.

Bu görev tüm siyasilerin üzerine düşüyor.

Ama seçimler öncesi, Anayasa reformu sözü veren hükümet bir derece daha mesul konumda.

Hükümetin, Avrupa Birliği ile uyumu sağlayacak, gelişmiş ve özgür ülkelerin normlarını yakalayan yasal düzenlemeleri yapmasının önündeki tek engel "referandum" korkusu olabilir.

Yani muhalefet desteklemezse, tıpkı Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi örneğinde olduğu gibi halkın oyuna başvurulmak zorunda kalınması...

Bunun da "halkın güven oylamasına" dönüştürülmesi ve siyasi istikrarsızlık yaşanması...

Kişisel kanaatim, şayet varsa, böyle bir korku çok yersiz.

Bir kere halk daha çok özgürlükten yana olan hiçbir yasal düzenlemeye bugüne kadar karşı çıkmadı.

Kendisi için risk alan hiçbir siyasi partiyi de yarı yolda bırakmadı.

Hükümet, cesaretle ve kararlı adımlarla anayasal düzenlemeleri gerçekleştirmeli.

Referandum yapılması gerekirse, daha çok özgürlükten ve halktan yana olanlar kesinlikle kazançlı çıkacaktır.