'Seçim Öncesi Ergenekon Devrede'

'Seçim Öncesi Ergenekon Devrede'

Önder Aytaç hem MHP içindeki bazı isimlerin analizini yaptı, hem de Cumhuriyet gazetesinin sahiplik yapısına değindi.

Seçim öncesi Ergenekon devrede!

MHP derin devletin ulusalcı ayağının bir maşası şeklinde mi hareket ediyor? Kendi tabanının yüzde 95'lerini oluşturan milliyetçi muhafazakar Anadolu insanlarına rağmen, ne olduğu belirsiz kişilere parti peşkeş mi çekiliyor? Bir diğer anlatımla, derin "devlet'in bahçe"sinden hiç çıkmayan bir tavır mı sergiliyor?

MHP içindeki milliyetçi muhafazakâr arkadaşlarımın bana anlattıklarına göre, dini bütünlüğü olan adaylar, bilinçli olarak seçilme sansının olmayacağı yerlerden mi aday yapılıyor?

Yüzlerce örnekten bir tanesi olan M. Hidayet Vahapoğlu anlatımını da isterseniz bir emsal olması açısından buraya taşıyalım.

Öncelikle bir subaydan gelen mektupla işe başlayalım. Sonra da yola devam ederiz. Bu günkü köşemizin konuğu ise Çorum MHP 1. Sıra Milletvekili Adayı M. Hidayet Vahapoğlu.

'"Ben 1984 yılında kendisi ile tanıştım. O Ankara da Güvercinlik'te Jandarma okullarında öğretmendi O dönemlerde benim içinde o ülkücü bir ağabeyim. 1985 yılından sonrada 2001 yılına kadar neredeyse hiç karşılaşmadık. 2001 yılına Genel Kurmay İstihbarat okulunda karşılaştık ve oturup sohbet ettik. Kendisi albay olmuştu. Ben de yarbaydım"'

Ama biz burada duralım ve benim eski köşedaşım Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu'nun aynı kişi ile ilgili yazdıklarına göz gezdirelim: '"2007-2009 yılları arasında Devlet Bahçeli'nin danışmanlığını yapan ve halen MHP MKYK'da bulunan M. Hidayet Vahapoğlu'nun Yeşil kod adlı tetikçi Mahmut Yıldırım ile herhangi bir ilişkisi olmuş mudur? Bu ilişki onun o dönem yaptığı devlet göreviyle ilişkili midir? Sayın Vahapoğlu, Yeşil ile hiçbir ilişkim olmadı diyorsa, 1995 yılında Ankara'da gözaltına alındığında cebinden çıkan telefon defterinde Sayın Vahapoğlu'nun adı ve telefon numarası neden yazılıydı? O telefonun o defterde yazılı olduğu bilgisini de yalanlayabilir misiniz? Bu bilgi 1999 yılında Artı Haber dergisinde yayımlandığı halde en azından 2001 yılına kadar o telefon numarasının değiştirilmediği de doğru değil mi? Sayın Vahapoğlu, bir psikolojik harekât uzmanı mıdır? Psikolojik harekat kapsamında kurslar vermiş midir? Planlar yapıp bunları uygulamış mıdır?..."

Emre Uslu'nun sorduğu soruları aklımızda tutarak isterseniz bana gelen ülkücü subayın yazdıkları ile yola devam edelim: '"M. Hidayet Vahapoğlu, MGK da çalışıyordu oldukça uzun bir zamandır. Kendisine görevini sormadım ama sohbet ederken bana üzerinde çalıştığı iki projesini anlattı.

Proje:1

"Ermeni diasporası ARARAT filmini çektiriyordu. Biz de Ermenilerin bölgedeki katliamlarını anlatan film yaptırmamız lazım" dedi ve film yapıldı. Filmin adı "Sarı Gelin"di.

Okullara dağıtıldı. Medya bunu yazınca, hükümet filmin dağıtımı durduruldu diye açıklama yaptı. Sonradan öğrenildi ki, MGK dağıtımı devam ettiriyordu, hem de Milli Eğitim Bakanına rağmen. Hatta Ermeni okullarına bile bu filmi gönderiyordu ve öğrencilere seyrettirilecek emriyle de mektuplar yazıyordu.

Proje:2

"Cumhuriyet Gazetesi küçük ama etkili bir gazete. Borçlarından dolayı satılacak, kontrol edilemeyecek birileri alabilir. Bu yüzden, ya parasını biz verip bizim adımıza birisine aldırmamız veya tamamıyla kontrol edebileceğimiz bir zengine aldırmamız gerekli" diyordu...

Daha sonraki süreçte ikinci projede gerçekleşti. Öncelikle Turgay Ciner Cumhuriyet Gazetesine sahip çıktı, Sonra bir şirket kuruldu. Yaklaşık 185 kişi ortak edildi. Acaba bu kurulan şirkette kimler vardı? Ya da kimler yoktu ki?

Başrolde Turgay Ciner vardı ve o en büyük hissedardı. Kendisini şirkette ise Kenan Tekdağ temsil ediyordu. Tekdağ, Ciner Medya Gurup Başkanıydı. Bazılarına göre de Cumhuriyet mitinglerinin gizli bir kahramanıydı. O da Çağlayan meydanına eline bayrak alıp koşmuştu. Hiç bir yerde okumadım ama mitinge beraber katıldığı Haber Türk muhabiri de, bana bunu en ince teferruatlarına kadar anlattı...

Diğer ortakları ise azıcık internette Google üzerinden araştırıldığında, İnan Kıraç, Mehmet Emin Karamehmet, Aydın Doğan, Gürbüz Çapan, Koç vs. vs gibi miydi?

Tuhaf olan ise, parayı veren iş adamlarının gazete üzerinde söz sahibi olmamasıydı. Bu süreçte gazete üzerinde tek yetkili ise Cumhuriyet Vakfı ve o zamanki vakıf başkanı İlhan Selçuk'tu.

Acaba bu 2. Proje de tam da ulusalcı ülkücü ağabeyimin anlattığı gibi, kontrolü MGK'da, ya da daha doğrusu Ergenekon'da mıydı?

Yukarıda size söz ettiğim her iki projenin de arkasındaki isim, Tuncer Kılınç mıydı? O da o süreçte MGK Genel Sekreteriydi. Hani 7 Ocak 2009 da Ergenekon'dan da gözaltına alındı. Alındı ama dönemin genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ da işte tam da bu nedenle ortalığı ayağa kaldırdı.

Tuncer Kılınç'ın eşi, kuvvet komutanlarının eşlerini de alıp gece yarısı, basını da bilgilendirerek, Tuncer Kılınç'ın eşine destek ziyareti yaptılar. İlker Başbuğ'un kendisi de, göz altıların yapıldığı gün, önce Başbakan Erdoğan'ı, sonra da Cumhurbaşkanı Gül'ü ziyaret etti. Ve bu ziyaretler sonrasında da, Tuncer Kılınç tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Bu iki projenin de fikir babası ulusalcı ülkücü ağabeyim ise, emekli olduktan sonra MHP Genel Başkanının Baş Danışmanı olan M. Hidayet Vahapoğlu'ydu. Aynı Vahapoğlu 12 Haziran 2011 seçimlerinde de MHP'nin Çorum birinci sıra milletvekili adayıydı.

Yine ben çok merak ediyorum, genelkurmay İkinci Başkanı Engin Alan projesinin fikir babası da ulusalcı ülkücü ağabeyim M. Hidayet Vahapoğlu muydu?

Kanımca, Silivri'dekilerin büyük bir çoğunluğu Ergenekonun'un ayak takımı... ya da sekiz kollu ahtapotun soruşturmalarla sadece bir kolu budandı, ahtopot ise hala can çekişse de hınç ve hırsla hala yaşıyor...

Ergenekon'un en tepelerine de gidemezsen tabii ki 'koç' gibi 'yaşar' ve korkarım ki yaşamaya da devam edecek.

Ergenekon ahtapotunun beklentisi bir gün bu konjonktürün değişeceği. Ve ahtapotun geriye kalan kollarıyla hükümeti ve Anadolu insanlarını boğması. İşte o zaman da ne Başbakan Erdoğan kalır ne de AK parti".'

Subay arkadaşından gelen mektup bu. Bilmiyorum 'tehlikenin farkında mısınız?' Bilmiyorum AKP ve Başbakan Erdoğan kendisine danışmanlık yapan çelikleşmiş kişilerin bile bazen çelik çomak oynamaktan, önlerini bile göremediğini ve Anayasayı değiştirecek şekilde gelmedikten sonra, iktidar olmanın, muktedir olmaya yetmediğini?..

Dualarımız AK Parti ile ama siz de azıcık gözünüzü açın. BBP ve has parti gerçeğini ve DP'nin içindeki 35 kadar il başkanının teklifini yeniden düşünün.

Yeniden sormak gerekirse, 'tehlikenin farkında mısınız?'

Önder Aytaç - Medyafaresi