Şii-Sunni Oyunu
Pakistan'ın eski Genelkurmay Başkanı General Mirza Aslan Beg, 'Pakistan: Mezhep Ayrılığımız' adlı makalesinde ülkesini esir alan mezhep ve ırk kavgasına yer verdi;
General Mirza Aslan Beg
Müslüman dünyadaki mezhebi bölünme geçmişte çok ciddi çatışmalara neden oldu. Bu zayıflığı istismar eden dış güçlerin etkisiyle son 30 yıldır, can almaya devam ediyor. Konudan uzun zamandır muzdarip Afganistan, Irak, Lübnan Filistin'i ve Pakistan'ın yanına, Yeni Büyük Oyun'un başladığı Bahreyn de ekleniyor.
Büyük resimde, son 30 yıl boyunca mezhepçilik "iki güç ekseninde" gelişti. Tüm Asya bölgesinin güvenlik parametrelerini belirleyen bu güçler, Peştu ve Şia Güçleri. Bu "güç odakları" Mezhebi Tektonik Tabakalar olarak adlandırılabilir. Eğer bu tabakalar çarpışırsa, tüm dünya barışının dengesini bozacak bir durum ortaya çıkabilir. Eğer birleşirlerse yeni bir barış ve birlik çağı oluşacaktır.
Bu güç odakları, bölgedeki uyduruk savaşlar, çatışmalar, müdahaleler, devlet-terörizmi gibi nedenlerle oluşan kargaşayla büyüdü. Hengâmeye neden olan olayları sıralayacak olursak: 1980'lerde SSCB'nin Afganistan işgali; Afganlıların 8 yıllık bağımsızlık savaşı; 8 yıllık İran-Irak savaşı; 1991'deki ilk Körfez Savaşı; Afganistan'da 1992-2001 arası iç savaş; Afganistan'ın ABD ve Müttefikleri tarafından 2001'deki işgali; Irak'ın 2003 işgali; 2006'da Lübnan'a İsrail saldırısı; Filistin ve Keşmir'de devam eden vahşi savaşlar. Sonuç olarak, 6 milyondan fazla Müslüman hayatını kaybetti ve milyonlarcası da ciddi şekilde yaralandı. Kafa ve uzuv kopartma vahşeti, zulüm görenlere "terörist" yaftası sağlarken, zalimlere "barış elçisi" yakıştırmasına neden oldu. Devlet-destekli terörizme cevap olarak, İslami Küresel Direniş, tehdidi frenleyecek ve karşı koyacak şekilde büyüdü ve bir harekete dönüştü. Otuz yıllık bu süreç Peştu ve Şia gücünü doğurdu.
Peştu gücü: Bu merkezin kalbi, Afganistan-Pakistan sınırındaki Peştu kuşağında yer alır. Bu kuşağın Afganistan tarafında 17 milyon Peştu yaşarken Pakistan tarafında 24 milyon Peştu mukimdir. Etki alanı 4 milyon Peştu'nun yaşadığı Karaçi'den Hindukuş'a kadar uzanır. "Dünyanın 70 ülkesinden özgürlük savaşçılarının desteğini" çeken zorlu bir İslami direniş üssü meydana getirmiştir. Son 30 yılda, iki süper gücü ve NATO'yu dize getirmiştir. Bu yüzden yenik güçler, eski ABD başkanı Güvenlik Danışmanı David Kilkullen'in sözleriyle"bölgedeki ABD çıkarlarına en büyük tehdit Peştu gücünü önlemeyi" planlıyor. Bu amaca ancak iki gücün karşı karşıya getirilmesiyle ulaşılabilir.
Şia Gücü: Bu merkez, İran'dan Irak'a, Bahreyn'den Lübnan'a, Suudi Arabistan'a, Afganistan'a ve önemli sayıda Şii'nin yaşadığı Pakistan'a kadar uzanıyor. 1980-1988 arasındaki İran-Irak savaşı, Şiiler ve Sünniler arasında nefret oluşturdu. Irak işgal ve istila edildi. Ancak muhalif İran, bölgedeki Sünni ülkelere bir tehdit olarak şeytanlaştırıldığı için, korkuyla bölge ülkeleri İran'a karşı silahlanmaya başladı. Son 7 senede bölge ülkeleri ABD'den 150 milyarlık silah satın aldı. Suudi Arabistan, Mısır, Körfez İşbirliği Birliği (GCC) ülkeleri ve Ürdün silahlanan ülkelerin başını çekiyor. Bu ülkeler sözüm ona Şii tehdidine karşı savaş için hazırlanıyor.
Şii çoğunluğun yaşadığı ve Sünni azınlık tarafından idare edilen Bahreyn, Batı'nın gözleri önünde, Körfez ülkeleri Yarımada Savunma Ortak Gücü'nün bir parçası olarak Suudi ve GCC silahlı kuvvetlerinin müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. İran durumu "işgal kuvvetleri baskını" olarak nitelendirirken, Birleşik Devletler, "yabancı askerlerin girişinin işgal olmadığını" söylüyor. Bahreyn'deki 200 yıllık Sünni iktidarı kırmak amaçlı Şii önderliğindeki gösteriler ve komşu Sünni ülkelerin askeri müdahalesi, Sünni ve Şii ülkelerin karşı karşıya getirilmesiyle ilgili komplonun uygulamaya başlandığını gösteriyor. Otuz yıl boyunca Irak ve Pakistan'da teşvik edilen mezhepçi isyanların artık uluslar seviyesine yükseldiğinin ipucunu veriyor. Bu, Müslüman Dünya'nın birliğine zarar verecek Yeni Büyük Oyun'un başlangıcıdır.
Hindistan ve Avrupalı istihbarat servisleriyle birlikte hareket eden Afganistan ile Pakistan'daki ABD istihbarat servisleri, Afgan savaşını Pakistan'a döndürmeyi başardı. Pakistan ordusu, kendi Peştu kabileleriyle mücadele etmek zorunda bırakıldı. Ek olarak, Afganistan'daki Amerikan ve koalisyon güçlerine destek amacıyla yüzlerce bin asker Pak-Afgan sınırına konuşlandırıldı. Gerçekte Pakistan bölgede mücadele eden güçlerin Yeni Büyük Oyunu adına Peştu Gücü'nün yok edilmesi suçunun gayriihtiyarî bir parçası haline geldi.
Gerek Peştu gerekse de Şia, ulusal gücümüzün önemli parçaları ve değişim rüzgârı Müslüman dünyada estiği tarihin bu hassas döneminde ulusal güvenliğimizi geliştirmek için güçlerini birleştirmesi gerekiyor. Pakistan'da şu an Paştu ve Kurram'da yaşanan ciddi bir yangın mevcut. Bahreyn'de sergilenen ve Batı'nın izniyle Sünni iktidarın Suudi ve GCC tarafından desteklenmesi çok kötü bir eğilimi gösterdi. Bunları, Müslüman Dünya'nın birlik olasılığını tehlikeye atacak Mezhebi Tektonik Plakaların çarpışmasına dair çok tehlikeli işaretler olarak kabul etmeliyiz.
Demokratik özgürlük ve sosyal yardım talep eden Arap dünyasındaki devrimci ayaklanma, Pakistanlıların da zihninin tutuşturuyor. Hâlihazırdaki sistemin tüm hatalarına rağmen, sosyal adalet ve sivil haklar sağlayacak Pakistan'da bir sistemimiz mevcut. Kendisini düzeltmesi için bir şans vermeliyiz. Siyasi barış ve istikrara ihtiyacımız var. Bu da ancak sabırla elde edilebilir. Ulusal güvenliğimiz için olabilecek en iyi şey Tüm Kötülüklerin Anası işgal kuvvetlerinin Afganistan'dan ayrılması olacaktır.
Bu nedenle Pakistan, yabancı müdahaleler entrikalardan uzak demokratik yönetimin denenebileceği bir seçim noktası olarak durmaktadır. Siyasi irfanla demokratik şekilde üstünden gelinebilecek mezhebi ayrılık, büyük bir zafiyettir. Mezhepçiliğin olumsuz sonuçları/etkileri hakkında Müslüman dünyada hızla artan bir farkındalık yaratmaktadır.
*Pakistan'ın Genelkurmay Eski Başkanı.
timeturk