Suriye'de Akan Kan'a Seyirci mi Kalsaydık ?

Suriye'de Akan Kan'a Seyirci mi Kalsaydık ?

Akıl, Esed'in gidişiyle onu bölgede kabul etmeyeceğini söyleyen bir gücün gelmesini, direniş hattının yerle bir olacağını bile bile kabul etmeyeceğini bilir.

Şam'dan uçakla kaç saatte çıkarız? / Arzu Erdoğral

Arap baharının etkisiyle Suriye'de başlayan halk ayaklanmasına Devlet Başkanı Beşer Esed şiddetle müdahale etti, binlerce vatandaşını katletti.

Vicdani olarak Türkiye'nin buna sessiz kalması düşünülemezdi. Ne var ki kanı durdurmak için olaya sadece tek bir pencereden bakarak seçtiğimiz şık bizi çok daha derin bir girdabın içine çekti.

Irak ve Afganistan'ı işgal eden, terör konusunda anlık istihbaratları hiçbir halta yaramayan, verdiği istihbaratla bize Uludere'yi bombalatan ABD ve Mavi Marmara'da vatandaşlarımızı katleden İsrail ile hiçbir katliama ses çıkarmayan NATO!

Aynı zamanda İngiltere ve Almanya'nın varlığını da unutmamak gerekir.

(Böylesine kritik bir noktada bakmayın siz İsrail'in pek ortalarda gözükmemesine, perde arkasından herşeyi takipte!)

İşte biz ülke olarak bu pencereden Suriye meselesine baktık! Kan emicilerin kanı durduracağını sandık!

Bizle birlikte bu pencereden bakmayı tercih eden Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin uzun yıllardır her konuya, mezhebi refleksler ile aynı pencereden baktığını da olayın bütünlüğünü kavramak adına hatırlamakta fayda var.

Suriye'ye bakan Rusya, İran, Çin, Lübnan ve Irak (ABD işgalinden beri) penceresini ise anlaşılan o ki hiç hesaba katmadık.

Peki, Suriye'de akan kana seyirci mi kalsaydık?

Madem amacımız kanın durmasıydı, o zaman Esed'e gerçek manada söz geçirebilecek güçte olanlarla hareket edip, onu muhalifler ile masaya oturtsaydık.

Muhaliflere de desteğimizi esirgemeyen bir ülke olarak, halk senin onları idare etmeni istiyorsa, gerçek bir seçim ortamını oluşturmak için şimdiden yok İran'ı tanımayız v.s gibi açıklamaları yaparsan işimiz çok zor diyebilseydik.

Çünkü akıl Esed'in gidişiyle onu bölgede kabul etmeyeceğini söyleyen bir gücün gelmesini, direniş hattının yerle bir olacağını bile bile kabul etmeyeceğini bilir.

Geldiğimiz noktada ise Suriye'de Özgür Suriye Ordusu dışında farklı unsurların Esed ile savaşması ABD, İsrail ve kuyruklarını yeni stratejiler bulmaya itti. Her gün bu güçler tarafından Esed gidecek söylemlerinin ardarda geldiği bir dönemde frene basılması boşuna değil.

Esenboğa Havalimanı'na indirilen Suriye'ye ait Moskova-Şam seferini yapan yolcu uçağının istihbaratı da bu ölçekte verilmiş olmalı! (Yazıyı yazdığım saatlerde Türkiye uçakla ilgili Şam'a nota verdi. Notada sivil havacılık kurallarının ihlalinin kabul edilemeyeceğini bildirdi!)

Elbette ki böyle bir ortamda kontrol amaçlı uçağın indirilmesinde bir gariplik yok. İçerisinde soru işareti barındıran ise;

ABD ve bazı ülkelerin açıktan Suriyeli muhaliflere silah yardımı yaptığı bir süreçte, şayet Rusya'dan Suriye'ye silah yollanıyorsa neden sivil bir uçak seçiliyor? Hele ki Rusya'nın Suriye'de askeri üssü varken!

ABD'nin İncirlik üssüne mühimmatı sivil uçakla göndermesi ne kadar garip olursa bu durumda o denli garip!

Türkiye komşular ile sıfır sorunun ardından bölgesel bir savaşa çekilmek istendiğinin ve Suriye'de akan kanın bu ortaklarla durdurulamayacağının artık çok net bir şekilde farkında.

Hükümet Şam'a 3 saatte gidip 3 saatte ise geri dönemeyeceği gerçeğini görüyor. Türkiye'nin bu girdaptan çıkış için farklı fraksiyonlar arayışı içinde olduğunu fark edenlerin uçak hadisesi ile Türkiye'yi yeniden oyunun içine dahil etmek isteyeceğini de ihtimaller dahilinde değerlendirmek gerekir.

Uçak hadisesinin "Ey Rusya ben birşeylerin farkındayken, Putin'in yapacağı ziyaret niye ertelendi?" sorusuna mukabil düşünülmesi olasılığı ise zor gözüküyor.

Olasılıkları çoğaltmak mümkün, önemli olan var olan hiçbir olasılığın iyi niyetli olmadığı!

http://twitter.com/ArzuErdogral