Suriye'de Bazı Gerçekler

Suriye'de Bazı Gerçekler

Tabutlar içerisinde dönen askerler iki tarafın da bedel ödediğinin göstergesi...

Robert Fisk / Star

Tabutlar içerisinde dönen askerler iki tarafın da bedel ödediğinin göstergesi

Suriye ordusunda görev yapan Çavuş Jassem Abdülrahim Şadi ve Er Ahmed Kalaf Adallı dün aileleri, yoldaşları ve komutanlarının da hazır bulunduğu bir törenle, trompetler, davullar ve çelenkler eşliğinde toprağa verildiler. Tişren Hastanesi'nden Şopen'in Cenaze Marşı'nın çalındığı bir kortej ve hastane personelinin gözyaşları arasında ayrılan askerlerin naaşları, dokuz saatlik bir ambulans yolculuğundan sonra memleketleri olan Raka'ya ulaştı.

Şadi 19, Adallı ise 20 yaşındaydı. Amcaları onların Başkan Beşar Essad için öldüklerine yemin ediyordu.

Komutanları Binbaşı Velit Hatim'in açıklamasına göre, Dera'da, sniper* ateşiyle - ve birkaç kez de yinelediği gibi "teröristler tarafından" - öldürülmüşlerdi. Ne Esad'ın muhalifleri, ne Af Örgütü, ne İnsan Hakları İzleme, ne Birleşmiş Milletler, ne de Suriye güvenlik güçlerinin 3 bin sivili öldürdüğünü söyleyen Amerikalılar ve İngilizler, bu ölü askerlere karşı herhangi bir sempati duymayabilirler. Ancak bu iki tabut, Suriye Devrimi'nde tek bir hikaye olmadığının bir işareti. Dün Suriye yetkilileri, geçen yedi ay içerisinde bin 150 askerin öldürüldüğünü söylediler ki, şayet bu rakamlar doğruysa verilen kayıp oranı düzenli Suriye ordusu için oldukça yüksek. Binbaşı Hatim, 30 Suriye askerinin Idlib yakınlarındaki Zavi dağlarında pusuya düşürülerek öldürüldüğünü söyledi. Kullandığı kelime, mazjera'ydı. Yani katliam.

***

Esad karşıtı ayaklanma başladığında Şadi ve Adallı Dera'daydılar. Şadi altı aydır, Adallı ise dört aydır. Binbaşı Hatim'in Şam'daki cenaze törenine sivil kıyafetlerle katılması durumun vehametine işaret ediyordu. Neden üniformasını giymediğini sorduğumda "Böylesi daha kolay" diye cevapladı. "Dera'da yolculuk etmek tehlikeli olduğu için mi" diye sordum. "Belki de" dedi. Bu bile başlı başına bir hikaye. Ölen iki asker de babalarını yıllar önce kaybettiklerinden dolayı naaşlarını almaya, Raka'daki amcaları gelmişler. Ölen askerlerin fakir aile çocukları olduklarını ve annelerine, amcalarıyla birlikte baktıklarını söylediler.

Üzerinde kahverengi bir abaya, elinde ise derin nefesler çektiği sigarasıyla Şadi'nin amcası Salim Abdullah, "Yeğenimin üç erkek, iki de kız kardeşi vardı. Onlar da çok yoksul" diyerek ağlıyor ve dert yanıyordu. "Şimdi onun annesi Araş'a da bizim bakmamız gerekecek." Onun katilleri aynı zamanda ailemizin umudunu da öldürdüler. Oğlanların en genciydi."

Cenazeler hastane morgundan getirilirken, Suriye askerleri, savaş üniformalarıyla Salim Şadi'nin arkasında bekliyorlardı. Suriye ordusunun bütün şehitleri, Şam'ın banliyölerinde yer alan büyük ve beton bir bina olan Tişren Hastanesi'nin kasvetli koridorlarından geçerek son yolculuklarına çıkarlar. Ambulans şoförü bile aracının üzerine kapanmış ağlıyordu.

***

Suriye Arap Haber Ajansı'sının yanı sıra, Suriye televizyonunun da cenazede muhabirleri vardı, ancak yabancı bir gazetecinin cenazeye davet edilmesi bir yana, Suriyeli subaylarla konuşabilmesi  bile çok olağandışı bir durumdu. Binbaşı Hatim, bana iki askerin planlı bir şekilde pusuya düşürüldüğünü ve iki evin arasına konuşlanmış bir sniper'ın açtığı ateş sonucu öldürüldüğünü söyledi. Bu açıklama garip bir şekilde muhaliflerin iddialarıyla benzeşiyor. Zira onlar da binaların arasına gizlenmiş sniper'lar tarafından üzerlerine ateş açıldığını iddia ediyorlar.

Şimdi bazı Suriyeliler, Humus ve Hama'daki barışçıl -ama kanlı- gösterilerde, nasıl olup da Suriye Ordusu'nun esas hedef haline getirildiğini merak ediyorlar.

25 yıllık bir asker olan Binbaşı Hatim'in de başkanın destekçisi olduğunu söylemeye gerek yok. Hatim, Suriye'nin Filistin'e olan desteğinden bahsederken, düşmanlarının İsrail olduğunu ve askerlerin bazen vatanları uğruna can vermelerinin gerekebileceğini söyledi. Şam'da, Suriye'deki ölümlerin arkasında "yabancı parmağı" olduğuna dair bir inanç olsa da, Binbaşı Hatim'in de itiraf ettiği gibi bu durumda maalesef katiller Suriyeli.

Fakat Salim Şadi'nin daha söyleyecekleri vardı. "Umarım dürüst olur ve gerçekleri söylersiniz" dedi. "Suriye'deki ölümlerle ilgili gerçekleri açıklayın. Yeğenimi teröristler öldürdü. Hepimiz Suriye ve Başkan Esad için şehit olmaya hazırız." Bu konuşma kederli bir adam için o kadar basmakalıp ki, bir muhabir bunun mizansen olup olmadığını sorgulamak zorunda. Ancak askerler ben gelmeden ancak dört dakika önce gelmişlerdi ki, bu zavallı adamı, bu kadar süre içerisinde bu sözleri söylemeye ikna etmiş olabileceklerini sanmıyorum. 

Sanırım uzaklarda, Raka'da bu sakat sözlerine inanılıyor. Abdullah Hilmi, Adallı'nın amcası olan kahverengi abayalı yaşlı adam da yaklaşık olarak aynı şeyleri söylüyor. Binbaşı Hatim'in de söylediklerine inandığı kuşkusuz. Peki ya göstericilere ve cenazeye katılan insanlara ateş edildiğini gösteren YouTube görüntüleri -ki dünkü cenazede böyle bir tehlike yoktu- ve BM'nin bahsettiği 3 bin sivilin ölümü?

Sanırım biz batılı gazeteciler hükümetlerimizin kısıtlamaları olmadan araştıramadığımız sürece, köylü giysileri içerisindeki iki yoksul insanın sözlerine karşı YouTube'un görüntüleri olacak... * keskin nişancı