TEMBELE BAHANE BOL!

TEMBELE BAHANE BOL!

Tüm yaz milletçe işleri Ramazan sonrasına attık. İşte Ramazan bayramı da geçti, sanıyor musunuz o ertelenen işler artık hemen yapılacak?..

Ertelemek millletçe yapımızda var. Güç gördüğümüz, yahut sadece üşendiğimiz işleri ileri bir tarihte yapmak üzere biriktirmek, temel alışkanlıklarımızdan. Yapmakla yükümlü olduğumuz işi bir an önce bitirmek yerine ertelemek aslında yükümüzü hafifletmiyor. Aksine o yükü omuzlarımızda daha uzun süre taşımayı gerektiriyor. Fakat yine de bu alışkanlıktan vazgeçemiyoruz.

Cuma geçsin, Salı geçsin, sonra..

Erteleme yöntemimizin ilk aşaması hayli basit: Bitecek olan işten etkilenecek kişiyi ikna edebileceğiniz, sinir tellerine en az dokunacağınız, onu kızdıracağınız ama patlatmayacağınız tarihi bulmak. Pazartesi günü için istenen işi Perşembeye kadar ertelemek, aksilik olursa da Cuma'ya halletmek. İşte bu, bağımlılık yapabilecek, bünyeyi sinsice ele geçiren bir hastalık çeşidi. Pazartesi günü bitmesi mümkün olduğu halde Cuma'ya kadar iş yükünü sırtta taşımanın diğer adı. Ya da kestirme söyleyelim, bildiğiniz hamallık.

Peki, nasıl erteleriz?

Erteleme için ikinci aşamada, millî ve dinî bayramları, tatilleri, hafta sonlarını iyi bilmeniz gerekiyor. Kurban bayramı mı yaklaşıyor? Yapmanız gereken bir iş olduğunda, "Kurbandan sonra hallederiz" diyeceksiniz hemen. Ramazan mı yaklaşıyor, "Hele bir Ramazan geçsin, düşünürüz" sözü, sonuna kadar hakkınız. Mayıs ayındasınız ve yine erteleme isteğiyle dolup taşıyor musunuz? 19 Mayıs'tan sonrasına ertelemektir sizden beklenen. "Kış bitsin de, ben de istiyorum aslında" "Sınavlardan sonra şunları okuyacağım, söz" gibi cümleler de sıkça kullanılır.

İptal değil, erteleme

Yapılacak olan işi gözümüzde büyütünce ve üşenince, vazgeçmek ya da işi başkasına devretmek yerine yaptığımız ertelemeler.. İleri bir tarihe atınca hallolacağına inandığımız, bu yönüyle hayatımızı yapmamız gereken fakat yapmadığımız işlerle dolu bir çöplük haline getiren ertelemeler.. Hepsi de özünde tembelliğin kılıfı.

Yapılması gereken o kadar çok iş var ki!

O kadar çok iş var ki halbuki" Ertelemeyi bıraksak, bitmesi ile haz alacağımız ne güzellikler var. Yaşamak yerine ısrarla omuzumuzda taşıdığımız güzellikler bunlar. Okuması gereken kitaplar vardı, gezip görmeyi ümit ettiğimiz şehirler ve elini öpmek istediğimiz fakat bir türlü yanına gidemediğimiz büyükler.. Keşfedilmesi gereken mekanlar.. Tanışılması gereken insanlar.. Teslim edilmesi gereken projeler.. Üstesinden gelmek zorunda olduğumuz sorunlar..

Bayramdan sonraya ertelenenler!

Bir Ramazan'ı daha yaşadık çok şükür. Yemedik, içmedik, bir imtihandan geçmeye çalıştık. Hep yapmamız gereken bir iş söylendiğinde, haklı olduğumuzu zannederek, "Hele bir Ramazan bitsin, şimdi çok sıcak" dedik sık sık. Ramazan güzelliklerle dolu geçti ve ardında yine güzel günleri, bayramı bıraktı bize. Biz ise, yine aynı haklılıkla benzer cümleleri tekrarladık: "Hele bir bayram geçsin de.."

Şimdi bayram da bitti. İş başı yapıldı. Bitirilmesi gereken projeler, yapılması gereken iş görüşmeleri, inşaatın eksik işleri, okunması gereken kitaplar hala duruyor. Verdiğiniz sözler, aranması gerekenler, çalışma masasının üzerindeki not kağıtlarına yazılmış ödevler.. Bize iki seçenek kaldı şimdi; artık eyleme geçmek yahut 29 Ekim'e ve hatta kurban bayramı sonrasına kadar işlerimizi ertelemeye devam etmek.

 

Sümeyye Karaarslan, ertelemeden önce bir daha düşünün, dedi.

dünyabizim