TSK'da çok garip komplolar silsilesi

TSK'da çok garip komplolar silsilesi

İrticacı gerekçesiyle YAŞ kararıyla ordudan ihraç eidlen önemli noktadaki komutanlar haklarını arıyor. En ilginci ise Alevi kökenli bir paşanın irticadan atılması. İşte ilginç olaylar.

Doğrusu şu ana dek yazdığım hiçbir yazıya bu denli olumlu tepki almamıştım. Son yazıma elektronik posta atanların arasında, emekli generaller, emekli subaylar,  akademisyenler ve okurlarımız vardı.
 
Hepsine ilgilerinden ötürü teşekkür ediyorum.
 
Ben yazdıklarımın çoğunun bilindiğini sanıyordum meğer birçok detay gazeteci arkadaşlarım tarafından bile yeterince bilinmiyormuş.
 
Anlaşılan, Çevik Bir ve Hurşit Tolon'un hukuk dışı yöntemlere girişerek, bir başka deyişle komplo kurarak, Emekli Tabip Albay Profesör Dr. Mustafa Kahramanyol'u TSK'inden irtica 'gerekçesiyle' uzaklaştırmalarına kamuoyunun tepkisi çok büyük.
 
Bu komplonun ardından Mustafa Kahramanyol'un askerlikten kaynaklanan bütün hak ve imkânları geri alındı. Bir üniversiteye öğretim üyesi olması bile yasaklandı.
 
Oğlunun Askeri Liseye girmesi bile benzeri yöntemlerle engellenmek istendi.
 
Devlet Hastanelerinde çalışmasının önüne geçildi, özel sektördeki Hastaneler ise Mustafa Kahramanyol'a cüzzamlı muamelesi yaptı. Mustafa Kahramanyol bu konuyu onur meselesi yaptı. Tam 12 yıldır bir hak mücadelesi veriyor. Yapılan haksızlık ayan beyan ortada olmasına rağmen hiçbir gelişme olmuyor. YAŞ kararları hala yargıya kapalı ve Meclis 28 Şubat'ta yaşanan benzeri olayları hala mercek altına alma insiyatifi gösteremedi!
 
ASDER Başkanı Prof. Dr. Ahmet Alper,  Prof. Dr. Kürşat Eser, bir süre önce Nuriye Akman'a röpörtaj veren Deniz Hakim Albay Ahmet Cengiz Tangören'de benzeri gerekçelerle yine 28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetlerden uzaklaştırılmış başka önemli değerler. 
 
Bundan tam 9 yıl önce de 14 Kasım 2000 tarihinde Zaman'da yazmıştım(http://arsiv.zaman.com.tr/2000/11/14/haberler/haberlerdevam.htm ), şimdi konu tekrar gündemde. Tartışılması gereken bir başka olay daha var.
 
Adı Aziz Hacıbektaşoğlu. O da Tabip Albay. GATA'da bölüm başkanı pozisyonunda iken tüm askerlerin AİDS testi taramasından geçirilmesi isteniyor. Elbette bu işin maliyeti trilyonları buluyor ve kendisine aynı general tarafından bir şirketin test malzemesinin kullanılması yönünde baskı yapılıyor. Hacıbektaşoğlu, bir heyet kurdurarak malzemenin değeri ile ilgili rapor hazırlatıyor. Malzeme değersiz bulunuyor.  Albay Aziz Hacıbektaşoğlu'na açıktan rüşvet teklif ediliyor ancak bu çabaların hiçbiri işe yaramıyor ve Hacıbektaşoğlu, ilgili firmanın tehditlerine rağmen, bu yolsuzluk girişimine engel oluyor ve milletin trilyonlarının iç edilmesine fırsat vermiyor. Ne hazindir ki, bir süre sonra YAŞ kararları çerçevesinde adı irtica dosyalarının arasına sokuşturularak 'disiplinsizlik' gerekçesiyle Silahlı Kuvvetlerden atılıyor.
 
Oysa Albay Aziz Bektaşoğlu'nun ne irtica ile bir ilişkisi var, ne de laik sistemle bir problemi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, irtica ile ilişkilendirilen Albayımız aynı zamanda Alevi kökenliydi.
 
Peki gerekçe ne? Disiplinsizlık!
 
Albay rütbesine gelmiş bir insanı, 30 yıllık meslek ve öğrencilik yaşamı boyunca tanıyamadınız da, bu rütbeye gelince mi tanıdınız diye sormazlar mı?
 
Ortaya çıkan sonuç şu: İrtica, TSK'inde bazı kimselerin, bazı subayları tasfiye etmek için kullanageldikleri bir araç olarak tezahür ediyor.
 
Albay Aziz Hacıbektaşoğlu ile tam 9 yıl önce bu konuyu telefonda konuşmuştum. Kendisi o sıralar yanılmıyorsam İskenderun'da idi ve bu konuyla ilgili konuşmanın henüz erken olduğunu söylemişti. Artık konuşma vakti. Bu kamu vicdanı ve hukuku ile ilgili bir konu çünkü. 
 
Şimdi gelelim İskender Pala meselesine.  Bakın Emekli Oramiral Salim Dervişoğlu ne diyor Yeni Şafak'tan Mehmet Gündem'e.
 
"Prof. Dr. İskender Pala'yı tanırsınız"
 
Evet, benim emrinde çalıştı. Bizim camiamızda yetişmiş çok nadir insanlardan biriydi. Müzede yaptıkları hiçbir zaman unutulmayacak şeylerdir. Osmanlıca dokümanları okuyacak adamımız yoktu, hepsini okuyup tasnif etti, yetenekleriyle müzenin arşivini bugünkü haline getirdi.
 
Bu kadar yetenekli birini neden attınız?
 
Biz kişinin kendine ait zamanda yaptıklarına karışmayız ama makamında namaz kılmak bizde kabul edilebilir şey değil.
 
Kendisini siz hiç ikaz ettiniz mi?
 
Hayır. Konu bana gelene kadar bağlı bulunduğu sicil kumandanının dosyasına yazdığı şeyler vardı" Pala meslek itibariyle gayet değerli bir subaydı, demek ki uyum sorunu olmuş"(17 Mart 2009, Yeni Şafak)"
 
Peki kıymetli Paşam, Deniz Kuvverleri'nin İskender Pala ile kurduğu iş ilişkisi ne? Bu iş kendisine tebliğ edilmiş mi? Edilmiş. Kendisi bunu yapabilmiş mi?
 
'Osmanlıca dokümanları okuyacak adamımız yoktu, hepsini okuyup tasnif etti, yetenekleriyle müzenin arşivini bugünkü haline getirdi.'
 
O zaman?
 
Ama makamında namaz kılıyormuş?
 
Kanıtı var mı?
 
Yok!
 
Peki, varsayalım kılıyordu ve bunun da kanıtı var. Peki öğlen tatili sırasında, bir subayın, makam odasında namaz kılabilmesi, İç Hizmet kanunu çerçevesinde yasaklanmış mıdır? Yasaklanacak olsa, bu 'din özgürlüğünün' kısıtlanması anlamına gelmez mi? Gelir.
 
Peki namaz kılınabilecek bir ortam oluşturulmuş mu? Hayır!
 
Askeri liselerde, 'Din Dersi' uygulaması var. O derste, müslümanların namaz kılmaları dinin bir gereği olarak anlatılmakta.
 
Salim Paşa, 1993-1995 yıllarında Kuzey Deniz Saha Komutanlığı komutanıydı. O dönemde  İskender Pala da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na bağlı olan Deniz Müzesi Arşivi'nde çalışıyordu Öğretmen Binbaşı rütbesiyle. Dolayısıyla Salim Paşa'nın İskender Pala'nın arşiv çalışmalarını yakından biliyor olması da bu yüzden. Peki o sırada müzenin müdürü kimdi dersiniz?
 
Öğretmen Binbaşı Erol Mütercimler.
 
İskender Pala, Deniz Kuvvetleri'ine Edebiyat Öğretmeni, Erol Mütercimler ise Fizik Öğretmeni olarak girmişti 80'lerin başında. Mütercimler İskender Pala'dan 2 yıl kıdemliydi. Deniz Kuvvetleri'nde 7 yıl öğrenci olarak bulunmama rağmen her ikisinin de derslerine giremedim. Çünkü her ikisi de sakıncalı piyade olarak algılandıkları için, anlaşılan, öğretmenlik yapmalarına izin verilmiyordu.
 
İskender Pala'ya, Divan Edebiyatı konusunda otorite olarak belirdiği 90'ların başında bile, Ankara'da üstelik bir Kara birliğinde, spor tesisleri sorumluluğu görevi verilmişti.  Pala, subaylık hayatında çok çekti. Ama o çektikleri olmasa bu kadar da üretken olamazdı belki de. İskende Pala, askerlik anılarını da bir kitapta topladı. O kitabı okuyup incelemem için de bana vermişti bir kaç yıl önce. O kitabın çıkacağı günü de merakla bekliyordum. Dün kendisiyle konuştum. Kitabın en yakın zamanda yayınlanacağını söyledi bana. Okurlarına bu müjdeyi vermek de benim kısmetimmiş.  

Erol Mütercimler, Deniz Kuvvetleri'nde sol gelenekten gelen bir isimdi. Bunu kendisi de hiç gizlemedi zaten. Askeri kimliğine rağmen 1994 yılında EP Dergisi'ne verdiği bir röpörtajda, Türkiye'nin İsrail'e yaklaşması gerektiği açıklamasında bulunmuştu. Ergenekon'u ilk açıklayan isim olmasına rağmen, bugün gelinen noktada adı Ergenekon'da geçmekte. Çok üzücü bir durum.
 
Her ikisi de, kitaplar yazıyordu, ama Pala, sanırım o yıllarda Mütercimler'den daha öndeydi bu konuda. Farklı dünyaların insanları olmalarına rağmen pek bir sorunları olduğunu görmedim. Bugün her ikisinin de kitaplarını Alfa Yayınları basıyor.
 
                                                            ***
 
Prof. Nevzat Tarhan geçenlerde çok ilginç bir saptamada bulundu.
 
Dedi ki: Süikast şüphesiyle tutuklanan denizci teğmenler 'Çağdaş Yaşamcı' kızların arkadaşları olabilir.
 
İnanılmaz önemli bir konu bu.
 
Şimdi düşünün"Deniz Harp Okulu'nda ya da Kara Harp Okulu'nda okuyan bir askeri öğrencisiniz. Gençsiniz, yüreğiniz kıpır kıpır"Günün birinde bir kızla tanışıyor, arkadaş oluyorsunuz"Geziyor, tozuyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki 'sevdiğiniz kız' aslında tümüyle bir kurguyla size yanaştırılmış. Amaç sizi 'çağdaş yaşam tarzında' tutmak. Subay olduğunuzda da evleniyorsunuz.  Böylesi kurgusal bir aşk, ya da ilişki, gerçek bir ilişki olur mu. Belki de oluyor, üstelik çok uzun zamandır. 
 
Çağdaş Yaşam'cı gelenek kaç kuşaktır bu tür planlı programlı çalışmalar yapıyor bu ülkede? Bu işin ucu acaba nerelere kadar gidiyor? Araştırılması gereken bir konu!

Aydoğan VATANDAŞ / Haber7