Türk üniversiteleri ve başörtü

Türk üniversiteleri ve başörtü

Bahreyn gazetesi Ahbar El Haliç'in yorumu....

Türk Anayasa Mahkemesi'nin geçen Haziran ayında çıkardığı ve bütün Türk vatandaşlarının yüksek öğrenim haklarını garanti eden iki anayasal düzenlemenin iptal edilmesini öngören kararı, Türkiye'nin iç siyasi ve sosyal krizini ilk kareye getiren ve hatta çözüm olmak yerine, krizi daha çözümsüzleştiren bir karardır.


Mahkeme, düzenlemenin iptalini, başörtünün üniversiteye dönüşüne yol açacağı, devletin laik rejiminin kutsallığına dokunacağı ve tehlike oluşturacağı şeklinde gerekçelendirdi.
Bu karar gereği aynı mahkemenin, iktidardaki AKP'nin varlığının meşruluk boyutunu ele alması beklenirken, başka analizler, mahkemenin başörtüyü Siyasal İslam'ın sembolü görerek Türk üniversitelerde başörtülü kızların artışını engellemek için anayasal düzenlemeyi iptal etmekle yetineceğini işaret ediyor.
YASAK BAŞÖRTÜYÜ ARTIRACAK
Durum ne olursa olsun başörtülü öğrencilerin üniversitelere girmelerine yasak dayatılması ve en önemli sivil haklardan birinin müsadere edilmesi kararı totaliterliğin ve siyasi ufuk darlığının damgasını vurduğu bir karardır. Tabii sadece bu hakkın ve Türk halkının evlatlarının dini özgürlüğünün müsadere edilmesi açısından değil, aynı zamanda mahkemeyi bu kararı çıkarmasına sevk eden ulusalcı ve liberal siyasi güçlerin idrak edemediği bir açıdan, pratik olarak Siyasal İslam'ın güçlenmesi yanı sıra, Türk toplumunda başörtüyü artırmakta ve yaymaktadır.
Zira başörtü takılması sadece dini özgürlük yanı sıra bireysel özgürlük bağlamına giren, teminat altına alınmış insani bir hak değil... Aynı zamanda Türkiye'nin laik üniversitelerinde başörtülerin bulunması, onların Siyasal İslam'ın elinde bulunmasından milyon kez daha iyidir. Şöyle ki, bu kızlar farklı görüşler öğreniyorlar, bütün Türkiye üniversitelerinde yer alan farklı siyasi akımları tanımaları yanı sıra farklı görüşten kızların fikirlerini yakından tanıyorlar. Böylesine sağlıklı laik ve bilimsel üniversite ortamında öğrenciler arasında ve hocalarıyla fikir tartışması yapılır. Belli bir siyasi akımın vesayeti altında tek renk dini ve siyasi kültürün baskın olduğu kapalı eğitim kurumlarında veya üniversitelerde bu tartışma yapılmaz.
Anayasa Mahkemesi ve arkasında duran aşırılıkçı laik güçlerin kararıyla ilgili bir diğer konu ise, eşyayı ve işlerin mantığını basitleştirmek, laikliğin başa konulan bir başka kumaşla tehlikeye girdiğini savunmak. Oysa bugün herkes biliyor ki Müslüman kadını veya kızı örtünmeye sevk eden birçok etken var. Sonra İslam ülkelerindeki başörtülülerden kaç tanesi laik zihniyete sahip, başını örtüyor? Müslüman olmayan Avrupalı bir kız öğrenci Türk üniversitelerinden birinde, değişiklik olsun diye, aynı eğilimlerle başörtü taksa ne olur? Bu durumda Türk laikliğinin ilkelerini ihlal eden aşırılıkçı, köktenci biri mi sayılır? Bazı zamanlar Avrupalılar Arap veya Filistin şalı takıyorlar.
TÜRK LAİKLİĞİ GERİ KALMIŞ VE DESPOT
Türkiye'deki laiklik, laikliğin dış kabuklarına ve putlarına tutunmuş, geri kalmış despot bir laiklik hâlâ. Türk siyasi sistemi laikliğin gerçek ilkelerinden ve liberal değerlerinden tamamen uzak. Özellikle de üç erkin birbirinden ayrılması, askeri kurumun siyasi sivil hayata müdahalede bulunmasından uzaklaştırılması, istisnasız hiçbir siyasi güce şart ve sınırlama getirmeksizin siyasi ve sendikal örgütlenme hakkı da dahil demokratik anayasal hakların teminat altına alınması konularında... Vaziyet bu iken, Türkiye'nin başörtü takılması hakkına yönelik tutumundaki kabuk laikliğiyle, liberal ve demokratik değerleriyle, gerçek laikliğinde köklü olan Batı ve Avrupa ülkelerinden daha köktenci olmasında pek şaşırtıcı bir durum yok.
Bahreyn gazetesi Ahbar El Haliç, 
Arapçadan çeviri: Halil Çelik/[email protected]

vakit