Türkiye'de Bir İlk: Kerbela Hutbesi

Türkiye'de Bir İlk: Kerbela Hutbesi

Yasin Aktay Dün Cuma namazında okunan hutbenin tamamını yazısına aktaardı.

Yenişafak / Yasin Aktay

Kerbela'yı anlamak

Muharrem ayının aşure günlerindeyiz. Bu günler İmam Hüseyin'in hükmü ve kasveti bütün toplumu kasıp kavuran, devrilemez ve yenilemez olduğu fikri herkese galip gelmiş zalime tam da bu düşünceyi yıkmak üzere ve her şeyi göze alarak başkaldırdığı günlerin yıldönümüdür. Bu günler zulmün hakim olduğu bir dünyada onursuzca onaylayarak yaşamaktansa onurluca ölmeyi göze almanın insanı daha fazla canlı tuttuğunun aynelyakin gösterildiği günler. Bu günler hak mücadelesinin ne kadar çetin olduğunun ve yol arkadaşlarının sergilediği zayıflığın Yezidin apaçık zulmünden nasıl daha fazla acıttığının öğrenildiği günler. Bu günler, Aşure günleri, Kerbela'da İmam Hüseyin'in aziz kanının toprağa karıştığı ama asla kurumadığı günlerdir.

Dün Cuma namazında bütün camilerde hutbenin konusu Kerbela ve Muharrem yasıydı. İmamın okuduğu hutbeyi dinlediğimde nedense hiç şaşırmadım, çok aşina gelen bir hitaptı dinlediğim. Oysa bir anda fark ettim ki, Türkiye'de Cuma hutbelerinde şimdiye kadar hiç Kerbela ve Aşure konu edinilmemiş. Buna cemaatin tepki vereceği mi düşünülmüş acaba? Türkiye'de cami cemaati Hz. Hüseyin'in şehit edildiği Kerbela konusunda Alevilerden daha mı farklı bir tutuma sahip?

Elbette ki bu olaya atfedilen anlam ve bunun inanç dünyasındaki yeri başka olabilir, ama ne kadar farklı olsa da Kerbela yası ve Hz. Hüseyin sevgisi en azından ortak konulardan biri değil miydi? Aradaki ayrılığı tarihi kurcalayıp açıklamak kolay da en azından bu ortak konu üzerinden bir yakınlaşma fırsatı neden hiç denenmemiş?

Anlamak gerçekten mümkün değil. Oysa böyle bir hutbenin çoğunluğu Sünni olan cami cemaatini bırakınız rahatsız etmesini, kendi içlerindeki duyguya fazlasıyla hitap ettiği bir gerçek.

Hutbelerin merkezi okunması uygulamasına olan muhalefetime rağmen bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığını Kerbela konulu hutbeyi akıl etmesinden dolayı tebrik ediyor hutbeyi olduğu gibi buraya aktarıyorum.

Kardeşlerim!

Cennet kapılarının ardına kadar açıldığı ramazan ayı, mü'minlerin malı mülkü, makamı, şöhreti ellerinin tersiyle iterek kefen misali bembeyaz elbiselere bürünüp mahşer provası yaptıkları hac mevsimi derken, Rabbimizin hikmet ve rahmetine mazhar olmuş zaman dilimlerinden olan muharrem ayının içerisinde bulunmaktayız. Muharrem ayının, tarihimizde, kültürümüzde önemli bir yeri vardır. Zira, muharrem ayı Peygamberimiz'in hicreti esas alınarak hicri yılbaşı kabul edilen aydır. Muharrem ayı aşure ayıdır. Ve muharrem ayı bizlere, ciğerlerimizi dağlayan Kerbela'yı hatırlatan aydır.

Kerbela; Resulümüz'ün, "cennet gençlerinin efendileri" sözüyle taltif ettiği, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın iki ciğerparesinden biri Hz. Hüseyin efendimizin ve yetmişten fazla müminin şehit edildiği yerdir...

Değerli Kardeşlerim!

Asırlardır yüreklerimizi sızlatan, bağırlarımızı yakan bu elim hadise, Efendimiz'i ve O'nun Ehl-i Beyti'ni seven başta milletimiz olmak üzere bütün müminleri, derinden yaralamış, kalpleri incitmiştir. Kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanları derin acılara gark etmiştir.

Nitekim, Kâzım Paşa ümmetin bu ortak hüznünü, şu dizelerinde gayet anlamlı bir şekilde dile getirir;

"Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ'ya

Cibril var haber ver, sultân-ı enbiyâya..."

Kerbela'da acımasızca şehit edilen Hz. Hüseyin ve yakınlarının, haksızlığa ve zulme karşı onurlu direnişleri, doğruluk adına samimi yürüyüşleri, bütün müminlerin gönüllerinde unutulmaz izler bırakmıştır. Resûlullah Efendimiz'in torunlarına bu zulmü reva görenler ise; insanlığın ortak vicdanında mahkûm edilmişlerdir.

Aziz Kardeşlerim!

Muharrem, bizim için ortak bir hüzün ve matem mevsimi olduğu kadar, bir adalet, hikmet, hak ve hakikat sofrasıdır. Bizler bu hadisenin matemini tutarken, aynı acıların bir daha yaşanmaması için; Muharrem'i doğru okuyup anlamaya, müspet sonuçlar çıkararak ibret almaya ve yüce Rabbimizin; "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın..."2 emrine uygun hareket etmeye her zamankinden daha çok muhtacız.

Muharrem ayını; Hz.Hüseyin'in uğrunda canını feda ettiği hak, adalet, rahmet, merhamet, müsamaha ve şefkat duygularının yeniden ihyâsı ve Müslümanların muhabbet, kardeşlik ve beraberlik duygularının güçlenmesi için fırsat bilmeliyiz.

Nitekim, Muharrem ayında yaşattığımız aşure geleneğimiz, bu kardeşliğin en güzel örneklerinden biridir. Aşure; paylaşmanın, dayanışmanın ve birlikteliğin simgesidir. Aşure aşında bir araya gelen farklı nimetlerin, aynı ortak tada katkı sağladıkları gibi, milletimiz asırlardır birlikte yaşamanın gereği olarak sevinç ve tasayı, muhabbet ve meşakkati paylaşmaya devam etmektedir.

Bu vesileyle, şehitlerin efendisi, rahmet peygamberinin çiçeği, cennet gençlerinin seyidi, ümmetin gözbebeği Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitleri başta olmak üzere, bütün şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Ehl-i Beyt-i Mustafâ'nın muhabbetinin her daim yüreklerimizde bâki kalmasını, onlardan bize tevârüs eden insani ve ahlaki erdemlerin zihin ve gönül dünyamızı tezyin etmesini Rabbimizden diliyoruz. Geçmişte yaşadığımız keder ve acıların; yeni üzüntülere sebebiyet vermemesini, aksine bizleri birbirimize sevgi ve muhabbetle bağlamasını Cenab-ı Mevla'dan niyaz ediyoruz.