Velfecr'den Özür

Velfecr'den Özür

Türkiye'nin Mısır Konusunda Duruşu Her Türlü Takdirin Üzerindedir

Mısır'da Firavun Mübarek rejiminin yıkılışının ardından halkın ilk özgür seçimlerde, Muhammed Mursi'yi cumhurbaşkanlığına seçmesi, başta Amerika olmak üzere, hem siyonist İsrail rejimini, hem de başını Suud rejiminin çektiği Amerikan işbirlikçisi körfez Arap rejimlerini ciddi anlamda endişelendirmiş, ama onlar bu endişelerini aleni kılmak yerine, Mursi yönetimini nasıl kontrol altında tutabiliriz hesabına girmişlerdi.

Doğrusu Velfecr olarak, bizim Mursi yönetimiyle ilgili eleştirel yazılarımız ve haberlerimiz oldu; bundan dolayı pişman olduğumuzu öncelikle belirtmek istiyor, başta büyük İslam kahramanı Muhammed Mursi olmak üzere İhvanu'l Müslimin hareketinden geçmişteki yazılarımız ve haberlerimizden dolayı helallik istiyoruz.

Bizim velfecr olarak bütün benliğimizle özür dilediğimiz konu budur.

Darbe sonrası süreçte, İhvan önderlikli darbe karşıtı cephenin iki aya yakın duruşu, özelikle "Rabiatu'l Adeviyye Devrim Meydanı"ndaki geceli-gündüzlü o asil duruş bizim için tam anlamıyla bir Furkan ve okul olmuştur.

Rabiatu'l Adeviyye, iman ile ihlasın, takva ile sadakatin, teslimiyet ile adanmışlığın, cihad ile şehadetin bir zirvesi ve yüzyıllar geçse de, bütün İslam ümmeti için izzet ve hidayet noktasında sönmeyen bir meşalesidir.

Bizler hep birlikte, geceli gündüzlü Rabia ile birlikte olduk. Oradan aldığımız dersler, sadece son ayların bizlere verdiği dersler değildir; bu dersler yüzyıllar içinde ümmet içinde yükselen İslami ruhun günümüze yansıyıp kalplere ve zihinlere işlemesidir.

Mısır'daki Amerikan ve siyonist rejim ajanı katil cunta rejiminin, Rabiatu'l Adeviyye meydanını öylesi bir barbarlıkla dağıtması hiçbir zaman unutulmayacak bir barbarlık ve soykırım olsa da, kardeş ve bacılarımıza, Merhum Erbakan hocamızın, Refah Partisi kapatıldığında söylediği şu tarihi sözü hatırlatırız: "Bu olay tarihte küçük bir noktadır."

Habil ile Kabil arasında başlayıp sürmekte olan Hak ile batıl, zalim ile mazlum, mustazaf ile müstekbir arasındaki savaş, bizlere nice Rabia'lar öğretti, ama bu savaşta hakkın batıla karşı mücadelesi hiç bitmedi; batıl hakkın karşısında her zaman yenilgiye uğradı; zira Rabbimizin buyurduğu üzere "hak geldi batıl zail oldu, batıl zail olmaya mahkumdur" kaidesi, kıyamet gününe kadar değişmeyen ilahi bir sünnettir...

Bugün Mısır'daki "ABD-Suud-İsrail kanlı darbesi" binlerce kardeşimizi katletti, on binlercesini yaraladı ve şuanda Mısır İslami hareketinin lider kadrosu tamamıyla zindanlarda. Bunun yanı sıra yine binlerce kardeşimiz de tutsak durumda.

Bu asla bir yenilgi değil, bilakis zaferin şehitlerle teminat altına alınması, darbeci tağutların tabutlarının çivilerinin çakılmasıdır.

Allah'ın izniyle bundan sonra, hem Mısır sathında nice zafer dolu gelişmelere tanık olacağız; Nasır, Sedat, Mübarek gibi tağutların yok etmek için 70 yıl uğraştığı bir hareket, verdikleri tüm kurbanlara, zindanlarda geçen onca ömürlere rağmen Allah'ın izniyle bugünlere geldi ve tüm ümmeti aydınlatan "Rabiatu'l Adeviye" ile birlikte, bu hareketin nasıl bir niteliğe ve derinliğe sahip olduğunu bütün dünyaya gösterdi.

Bu hareket 5 yaşındaki çocuklarını da, 70 yaşındaki dedelerini de, 17 yaşındaki gençlerini ve kızlarını da bütün dünyaya gösterdi. Bu hareket bir direnişin yüz binler halinde yerinden kıpırdamaksızın topluca şehadete nasıl hazır olduğunu emsalsiz bir şekilde ispat etti.

Yüzbinlerin ve milyonların Allah'a nasıl yöneldiklerini, O'nun hoşnutluğunun dışında her şeyi nasıl ayakları altına aldıklarını ve yalnızca O'na adandıklarını, sözlerinin, ahidlerinin, feryatlarının yanı sıra tertemiz kanlarıyla tüm dünyaya ispat etti"

Şehid İmam Hasan el Benna'ların, Şehid Seyyid Kutub'ların yolunun Muhammed Bedii'lerle kesintisiz bir şekilde nasıl devam ettiğini, tağut ve siyonistler karşısında dağlar gibi nasıl durulacağını, her tür tasavvurun üstünde her bir özgür insanın zihnine nakşetti"

Bu kutlu direniş Mısır'da sadece ajan darbecilerle değil, bütün dünyanın firavun güçlerine karşı, İslam ve Ümmet adına izzet ve azamet dolu bir mücadele vererek, kendilerini İslam'a ve Ümmet'e, özellikle de Filistin ve Kudüs'e feda etti".

İslam Ümmeti içinde Türkiyeli Müslümanların Mısır'daki bu kanlı darbe karşısındaki duruşu her tür takdirin üzerindedir.

Türkiyeli Müslümanlar, ortaya koydukları bu duruşuyla sadece Müslümanların kardeşlerinin acılarını ve kavgalarını paylaşmadılar; Türkiyeli Müslümanlar aynı zamanda, Ümmet olmanın bilinç ve sorumluluğunu, ümmet olmanın izzet ve zindeliğini en güzel bir şekilde gösterdiler. Türkiye'nin dört bir yanını Adviyye meydanlarına çevirdiler.

Şüphesiz ki, Mısır'daki bu kutlu intifada akın akın yoluna devam edeceği gibi, Türkiyeli Müslümanlar da bu asil kıyamla tek yürek olmaya sonuna kadar devam edecek, bu darbeci katillerle de, onların uluslar arası ve bölgesel patronlarıyla da her alanda hesaplaşacak, Allah'ın izniyle dökülen kanların, gerçekleştirilen ihanetlerin, unutulmaz soykırımların bedelini ödettireceklerdir...

Bu süreçte, hükümetin ortaya koyduğu tavrı da özellikle takdir etmek gerekiyor.

Hükümetin birtakım iç ve dış politikalarına ilişkin ortaya koyduğumuz eleştiri ve tepkiler, bizi hükümetin ve sayın başbakanın Mısır'daki bu haince darbe karşısında sergilediği onurlu ve haklı duruşu göz ardı etmemizi asla gerektirmez.

Hükümet politikalarıyla ilgili bundan sonra da eleştiri ve tepkilerimiz olur. Ancak Mısır konusunda hükümetin "Amerika, İsrail ve Suud rejiminin ihanetleri" karşısında attığı adımları yalnız bırakmak da bizim açımızdan bir vebaldir.

Aksine hükümetin bu noktada daha etkili ve güçlü adımlar atmasını, bu kalleşçe darbenin tüm sorumlu ve taraflarının üzerine tam bir kararlılıkla gitmesini istiyoruz.

Bugün ümmet sorumluluğu ile destekleyip savunduğumuz, başımızın üstüne koyup onurlandığımız bu intifada, bu ümmet adına nasıl kendisini feda edebildiyse, bu ümmet de bu intifadanın düşmanları karşısında fedakarlık yapabileceğini gösterebilmelidir.

Son söz olarak şunu diyelim ki; "hangi mevkide bulunursa bulunsun, hangi isim ve sıfat altında olursa olsun, Mursi ve Akif"lerin, Bedii ve Şatır'ların, Esma ve Ammar'ların, Rabia ve Nahda'ların öcünü almak hepimizin boynunda bir borçtur""

Rabbimiz hepimize bu borcu ödemeye muvaffak kılsın"

VELFECR