Yeni Ergenekon KCK mı ?
Terör örgütü KCK'nın kaos oluşturmak için yapacakları eylem planları gündeme bomba gibi düştü. Peki biz bu kaos planlarını nereden hatırlıyoruz?
Mehmet Ocaktan/Star
Yeni Ergenekon KCK mı?
KCK operasyonları başladığı günden bu yana, "Kürtlerin siyaset yapması engelleniyor" eleştirileri dillendiriliyor. Hatta kimi yazarlar, "bu kadar masum sivil tutuklanırken, dağa gidişler nasıl durdurulur" diyerek bir bakıma, son dönemdeki terörle mücadeleye yönelik operasyonları eleştiriyorlar.
KCK NEDİR?
İyi güzel de, gerçekten KCK masum mu? Sonuçta başkanı Kandil'deki Murat Karayılan olan illegal bir örgütten söz ediyoruz. Elbette sonuç, yargılama süreci sonunda ortaya çıkacak. Ancak iddialar ciddi: KCK dediğimiz bu örgüt, PKK'ya finansal destek sağlıyor, vergi topluyor, BDP'li vekillere talimatlar veriyor, hiçbir yasal yetkisi olmadığı halde belediyeleri kontrol ediyor, belediyelerde eş başkanlıklar üstleniyor, Kandil'e eleman temin ediyor. Kısacası, doğrudan terör örgütünün bir parçası olarak BDP'yi kontrol ediyor ve Kürt halkının iradesine ipotek koyuyor.
İşte, sözü edilen masum siviller bunlar.
İstanbul operasyonunda ortaya çıktı ki KCK, Ergenekonvari taktiklerle adeta 'kaos senaryosu' planlıyor, BDP'li kadınların panzerlerin altına girerek ölmelerini emrediyor. Tıpkı Ergenekon gibi... Oysa Ergenekon cezaevinde ve yargılanıyor. Kimse kusura bakmasın, dünyada hiçbir demokratik hukuk devleti, böylesine illegal bir örgütlenmeye izin veremez.
HUKUK DEVLETİNDE ERGENEKON DA KCK DA HESAP VERMEK ZORUNDA
Hukuk devletinde, Ergenekon ve KCK dahil herkes, yargı önünde hesap vermek durumundadır. Eğer gerçekten silahların susmasını, kanın durmasını istiyorsak, hepimiz 'eski Türkiye'nin alışkanlıklarından kurtulmak zorundayız. Ergenekon böyle bir ortamda büyüdü, gelişti ve Türkiye'nin hafızasında utanç izleri bıraktı. PKK, Ergenekon sarmalındaki Türkiye'nin günahlarından doğdu, büyüdü ve milletin başına bela oldu.
İşte tam da bu yüzden, Türkiye'nin son on yılda geçirdiği değişimi doğru okumak gerekiyor. Son on yılda AK Parti Türkiye'yi hatalarıyla yüzleştirdi. Bir bakıma, devletin hafızasını resetleyerek temize çekti. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişteki belli dönemlerdeki sabıka dosyası hayli kabarıktır.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, özellikle 90'lı yılları bir kabus gibi hatırlıyoruz, daha doğrusu hatırlamak bile istemiyoruz. O yıllar maalesef, tarihin hafızasına sayısız faili meçhuller ve acılı hikayeleriyle kaydedilmiştir.
Hiçbir komplekse kapılmadan bir gerçeğin altını çizmekte yarar var. AK Parti iktidarı geçmişin inkar ve asimilasyon dönemlerini kapatarak, hem geçmişin hataları için özür diledi hem de Kürt sorununun çözümü için devrim niteliğinde adımlar attı. Ancak, Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atıldıkça, terörün arttığı da bir gerçek. Çünkü PKK, 'eski Türkiye'nin karanlık ortamından beslenip büyüyen bir örgüttür.
Türkiye geçmişiyle hesaplaşıp barışa ve 'çözüm'e yaklaştıkça, PKK kendisini var eden 'Ergenekon Türkiyesi'nden kalan alışkanlıklarıyla kan dökmeye devam ediyor.
Mesela. Devletin istihbarat birimlerinin müzakereler yürüttüğü, çözüm adımlarının atıldığı bir dönemde PKK Silvan saldırısıyla kanlı bir dönemi başlatmıştır. Açıkçası PKK çözüm masasını dağıtmış, barış değil, kan istediğini bütün dünyaya ilan etmiştir.
ÇÖZÜMÜ ASIL KİM ENGELLİYOR?
Bugün bazı çevrelerin, sanki 'çözüm'ü Başbakan Tayyip Erdoğan engelliyormuş gibi ona yüklenmeleri haksızlıktır, insafsızlıktır.
Terör örgütü, Kürt, Türk ayırmadan kadınları, çocukları, askerleri ve polisleri katlederken, herhalde Başbakan'ın eli kolu bağlı seyredecek hali yoktu. Doğal olarak, terörle en şiddetli şekilde mücadele edecektir, ediyor da... Böyle bir durumda akıl izan sahibi herkesin beklentisi de terörle mücadele edilmesi yönünde olacaktır.
Kaldı ki Erdoğan, şimdi bile hala müzakere kapısının açık olduğunu söylemeye devam ediyor. Ama eli kanlı olanlarla değil, sadece siyasetle... Ayrıca ortada siyasi muhatap filan da yok. Bazıları BDP var diyebilir, ancak BDP bir muhatap değil. Onlar da zaten muhatap olmadıklarını açıkça söylüyorlar.
PKK'nın silah dışındaki bütün seçenekleri yok etmesine rağmen, bazılarının 'çözüm' konusunda iktidara yüklenmelerini anlamak mümkün değildir.