Yiğit Bulut, evrim tartışmasını yeniden başlattı
Geçenlerde evrim teorisi ve varoluşla ilgili 'aykırı' düşüncelerini okurlarıyla paylaşan ve fanatik Darwinistlerin aşırı tepkisiyle karşılaşan Yiğit Bulut evrim ve varlığın kökeni ile ilgili tartışmasını tekrar başlattı. İşte yazısı:
'EVRİM TARTIŞMASINI' YENİDEN BAŞLATIYORUM
"HAYATINDA en çok 'tepki ve katkıyı' hangi yazınla aldın"
diye sorarsanız, hiç düşünmeden şu cevabı veririm: Evrim sorgulamalarımla!
Sevgili dostlar, Türkiye'de "evrim karşıtı ve taraftarının" ne kadar çok olduğunu "yazdığım evrim yazıları ve yaptığım konuşmalar" sonrasında gördüm, daha doğrusu yaşayarak öğrendim...
Gördüm, öğrendim ama "akıllanmadım"! Tartışmaya doymadım!
Aslında daha açıkçası; sizlerden gelenlerin, "farklı bakış açılarının" tadı "aklımın bir köşesinde" hep kaldı... Ufkumu açtınız...
Konunun daha çok tartışılmasını istediğim için kaldığım yerden devam etmek ve sizlerin görüşlerini de öğrenmek amacıyla, son yıllarda konu hakkında kaleme aldığım notların bir özetini "evrim manifestom" adı altında sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden önce şunu belirtmek isterim: "Evrim" olarak kullandığım kavram "evolution"u yani "gelişimi" ifade etmiyor. Burada "evrim" kelimesini "rastlantısal başlangıç ve sonrası gelişim" için kullanıyorum. Daha açık yazayım; "mükemmel sonuçların, rastlantısal olabileceğine" inanmıyorum!
Detaylara gelince...
İşte çalışmalarımın özeti...
Evrim manifestom...
***
1 - Bir atom içinde en çok dikkat çeken nokta, çekirdeği elektrik yükünden oluşan bir zırh gibi kuşatan elektronların, atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmamaları! Felaket sınırında "dolaşan", matematiksel olarak "olması ihtimali" yüksek olan böyle bir kaza asla gerçekleşmez! Matematiksel olarak "mümkündür" ama olmaz. Tüm işleyiş mükemmel bir düzen ve kusursuz bir sistem içinde devam eder. Çekirdeğin çevresinde saniyede 1000 km gibi akıl almaz bir hızla hiç durmadan dönen elektronlar, birbirleriyle bir kez bile çarpışmazlar. Birbirlerinden herhangi bir farkları bulunmayan bu elektronların farklı farklı yörüngelerde bulunmaları, son derece şaşırtıcıdır. Bunun "evrimle ne alakası var" diyeceksiniz. Hemen arz edeyim: "Evrende en küçük bileşenlerde bile" ne kadar mükemmel bir uyum olduğunu, daha açıkçası tesadüfün sadece "bir kelime" olduğunu anlatmak için bu girişi yaptım...
2- Bu noktada soralım: Elektrondan başlayarak "tesadüfün" ana denklem içinde yer almadığı bir mekanizma içinde canlı organizmaların ve daha sonrası oluşan "mükemmel varlık" olan insanın ortaya çıkması, hatta daha basit soralım, tek hücrenin "bir zekânın müdahalesi" olmadan bugün gördüğümüz "mükemmel bize" dönüşmesi sizce olanaklı mı? Matematiksel olarak böyle bir "ihtimal" yok! Bu gerçeğe, "dünyanın oluşumu", "yerçekimi" gibi kanunların da oluşumunu ekleyin. Tekrar ediyorum: Böyle bir ihtimal yani "mükemmel bir dünya ve içindeki biyolojik sistem", matematiksel olarak "ifade edilemez". İmkânsız!
3- Peki "evrim" ile "rastlantısal başlangıç ve sonrası gelişim" arasında ne fark var? Çok fark var! Evrim "süreklidir", her yerdedir ve "bilinçli bir zekânın yaradılışı başlattığı" süreç içinde "iyiye ve güzele doğru" evrim veya "tekâmül" maddi-manevi anlamda devam eder. Bir sistemi kurarsınız, bileşenlerini "tasarlarsınız", sonrasında sistemin işleyişi sırasında karşılıklı etkileşimle "yeni sonuçlar" ortaya çıkabilir. Bu da "evrimdir" ama "yaratıcı bilinci" inkâr etmek gerekmez. Aynı mantık sosyal sistemlerde de geçerlidir. Sistem "evolution-evrim" geçirmek ve bileşenlerin "ihtiyaçlarına" uymak zorundadır. Evrim veya tekâmül engellenir ise "birikmiş evrim devrim" getirir! Psikolojide "biriken ama hayata geçemeyen" dinamikler "auto-destruction" olarak karşımıza çıkar. Kural kesindir; makro ve mikro her denklemde geçerlidir. Şimdilik duralım; çok geniş bir konu.
4- Evrim sadece yaşayan organizmalar için geçerli olamaz. Dinamik sosyal sistemler de "evrim" içinde yoğrulur, şekillenir. Fransız Devrimi, sosyal-ekonomik-politik sistemin "halkın düşünce dünyasının evrimine, gelişimine ayak uyduramayan" bir yapının, yani "engellenmiş" evrimin "devrimi" getirmesidir. Engellenmiş "evrim" her zaman "devrim" değil bazen de "devrim" süsü verilmiş "darbeler" getirir. Suni evrim kıvamındaki darbeler "evrime giden toplumu" yakar. Aynen 12 Eylül gibi! Bu darbeler sivil ve askeri kaynaklı olabilir. Toplumun "evrimi" çerçevesinde onu "kapsayamayan" sistemler "kırılır"!
5- Canlı-cansız bütün sistemler "sürekli evrim" halindedir. Evren "dışa doğru genişlemeye" yani evrimine devam eder. Bu inkâr edilemez. Ama bu evrim "ilk yaratılış sırasında" konan "kuralların içinde kalır". Ve biz tahmin edilebilen veya algıladığımız kadarıyla "öngörebildiğimiz" bu yapıya "düzen", sıçramalara da "düzensizlik" deriz. Burada konuyu biraz daha açayım: Kuantum teorisi "lineer olmayan" yani bizim "idrak kapasitemize göre" olmaması gereken ama "her seferinde şaşmadan" olan olayları açıklamada önemli bir adım atmış ve aslında "kaos" dediğimiz her şeyin bir üst algılamaya göre "kozmos" olduğunu ispat etme yoluna girmiştir. Bütün ihtimaller aynı anda gerçektir ama her seferinde sadece "olması gereken seçenek" hayata geçer! Elektron her zaman yolunu bulur!
***
6- Evren, maddenin yapısı, hücre, organizma ve "bizim içinde bulunduğumuz" algılama ile "logaritmasını yazamadığımız" her olay, "üst algılama seviyeleri" için rahatlıkla görülebilecek mükemmel "matematik", "sebep-sonuç" denklemlerine göre işler. Algılayamadığımız "bölümler" için herkes kendine göre "mekanizmalar" kurar. Kimi "kuantum" der, kimi "Bundan sonrasına sadece inanılır, sorgulanmaz" der. Algılama düzeyimiz arttıkça göreceğiz ve bileceğiz ki; evrenin özündeki "matematik gerçeklere dayanan sebep-sonuç" yasaları kesindir ve "elle tutulabilir, kâğıda dökülebilir" hale gelebilir. Bir mühendis "statik hesabı" kâğıda döker, bir çocuk oraya sadece "duvar" diye bakar!
Sevgili dostlar, konuyu "teknik detaya" boğmadan, oldukça "sade" ele almaya ve sizlere aktarmaya çalıştım. Daha doğrusu, yukarıda sadece "tartışmayı başlatmak" adına son yıllarda "yazdıklarım ve konuştuklarımdan" bir "temel" kurdum, üstüne son yorumlarımı ekledim. Bu daha başlangıç. Kavramları "tanımlamaya" ve bir tartışmanın "ana çizgilerini" oluşturmaya çalıştım. Ben "ana kartlarımı" açtım. Şimdi sıra sizde, katılın, birlikte yürüyelim.